Antep Mutfağı’ndan İçli Köfte Hazırlama Seti Lavantin’in Tarifi ile PratikChef’te …

Sevgili PratikChef Şükran Sargın

Farklı yörelere has lezzetler Türk Mutfağı’nın zenginliğini oluşturuyor. Bu yöresel lezzetleri hazırlarken kimi zaman doğru malzemeleri bulamadığımızdan kimi zamansa eksik malzemeler nedeni ile tarifleri asıllarından farklı hazırlamak zorunda kalabiliyoruz. Biz https://www.pratikchef.com.tr/ olarak yöresel lezzetlerimizin aslına uygun hazırlanabilmesi için doğru ve eksiksiz tarif setlerini sunmaya başlıyoruz.

Yöresel lezzet paketlerimizden ilki Antep Mutfağı’na özel tariflerden İçli Köfte. Lavantin Antep Yemekleri blogunun sahibi ve ‘En Güzel Antep Ev Yemekleri’ kitabının yazarı Şükran Hanım, bu klasik tarifi evinde yapmak isteyen ancak Antep’deki hanımlar kadar köfte yoğurma alışkanlığı olmayanları düşünerek aslına uygun olarak geliştirmiş. Bizde doğru, eksiksiz ve tam gerektiği miktarda malzemelerden oluşan İçli köfte hazırlama setini sizin için hazırladık.

Lavantin Antep Yemekleriden İçli Köfteyi hazırlarken

  • İçli köfte için en uygun ince bulguru Reis’den aldık.
  • İç malzemesi için Naturet’in özel vakumlu ve helal sertifikalı kıymasını tercih ettik.
  • Kızartmanızın hafif olması için Yudum ayçiçek yağı tercihimiz oldu.
  • Yumurta olarak her zamanki gibi Keskinoğlu’nun free-range yumurtasını kullandık.
  • Diğer tüm malzemeleri de kaliteli markalardan ve günlük taze ürünlerden hazırladık.Antep Mutfağı’nın bu özel tarifini denemek ister misiniz?

 

 

PratikChef_Kit_Resize_640x465_yuvarlakPratikChef_Kit_Full_resize640x465_yuvarlak

Yemeğin tarifinde bulununan tüm ürünlerin en kaliteli ve tazesini sizin için seçiyoruz.

Tüm malzemeleri yemeğin yapımında kullanacağınız şekilde hazırlıyor ve tarifte kullanıldığı miktarda paketliyoruz.

Malzemeleri yemek yapımında kullandığınız sıra ile numaralandırıp tarif kartı ile birlikte kutuluyoruz.

Malzemelerin tazeliğini korumak için özel yalıtımlı ambalaj içerisinde gönderiyoruz. Yemek Pişirmenin Keyifli Yolu’nu sunuyoruz.

ShoppingBasket_resize_yuvarlakHeatSafe_resize_640x465_yuvarlak

Copyright © 2014 PratikChef, Tüm hakları saklıdır.

Posta Adresimiz:

PratikChef

Merdivenköy Yolu Sokak, İstanbul, Türkiye
Zorlu Sokak No:5/2 Tekar Yapı Küçükbakkalköy Ataşehir

İstanbul 34758

Turkey

Antep Gezisi…

 Tüm dost ve takipçilerimi Allah’ın selamıyla selamlıyorum. Dışarıda güneşli güzel bir hava var insan ev de olmak istemiyor. Şu na da 21 güncük olan askerli vazifesi için vatan da olan eşim halinden şikayet ederken “Dışarısı güzel içerisi kötü! Dışarısı güzel içerisi kötü” deyip duruyordu.:)) yani dışarı her bakımdan güzel.

Antep yemekleri sayfası olarak çook eksiklerimin olduğunu fark ettikçe harekete geçmeliyim deyip harekete geçeceğime oturmayı tercih ediyorum. Ama bu tembelliğin bu durgunluğun bir sebebi var. Şimdi açıklamayacağım ve inşallah yakında vereceğim hoş bir sürprizim var. Bu sürpriz bir tarafa elimde miadını doldurmak üzere olan  Antep resimlerini artık sizinle paylaşmalıyım. Geçen yıl çekilen bu resimlere her baktıkça üzerimde bir dağ varmış gibi ağırlığını hissettim. Nedeniyse resimlerle birlikte yazacağım iki satır yazıyı acep nasıl yazsam düşüncesiydi. İnşallah bölüm bölüm Antep’in bazı güzel mekanlarını tanıtarak size oraların havasını koklatmaya çalışacağım.

Burası görüntüden de anlaşılacağı üzere G.Antep kalesi. Ancak size göstermek istedeğim sadece kalenin dış görüntüsü değil…Gaziantep Büyükşehir beldiyesi tarafından açılan Gaziantep Savunması Kahramanlık Panoraması Müzesi. Bu güne kadar Antep kalesi atıl bir şekilde adeta halktan saklanmıştı. Ancak artık Antep ehil ellerde görünüyor.

Kalenin kapısına bu yükseklikten ve yol boyunca dikilen heykelleri geçerek varıyorsunuz. Hoş heykelleri çok sevmedim ama sunulan bu güzellikler karşısında o kadarına da razı oluyor insan.

Kalenin içinde hazırlanan galeri de  62 adet heykel, 37 adet yüksek kabartma rölyef, 13 adet büst, 130 adet portre, haritalar, krokiler ve bilgi panoları ile muhteşem bir tarihi anlatım yapılmış. Sık sık yerleştirilmiş ekranlarda Antep kurtuluşunu anlatan belegeseller gösteriliyor.

Bir savaş verilmiş, canlar, nice canlar yitirilmiş ancak bu kahramanlık gereğince sonraki nesillere aktarılmamış. Okul kitaplarındaki kısacık bahislerden başka kendimizden bihaber büyüdük. Oysa gerçekten bu direnişi öğrenen herkes gibi, biz de sıkıntı ve yokluk içinde imkansızlıklarla ama dimdik bir duruşla verilen mücadeleyi öğrendiğimizde göz yaşlarımızı tutamadık.

Antep den kalasikleşmiş bir görüntü, şerbetçilerimiz… Harika tadıyla tepemizdeki 30-40° lik sıcakta buz gibi meyan şerbeti… Olsada içsek…

Bu Gün Üç Aylar Başlıyor / Ani Bir Tatil Kararı…

 Allah’ın selamı üzerinize olsun… Plansız, aniden, birden bire alınan bir kararla yarından sonraki gün Türkiye’ye uçuyoruz inşallah! İçimdeki hasreti tarif etmem çok zor! Bu ani kararla yaşadığım şaşkınlığım, büyük bir şok dalgasıyla düşünme yetime zarar verse de, his dünyam olayı hazmetmeye çalışıyor.:) Gerçi eşim bunu bana hep yapar…biz hiçbir zaman planlı olarak izine gitmedik. Her seferinde bu gün karar verip, bir iki gün sonra kendimi uçakta bulurum. Nasıl hazırlandığımı, valizlere neler doldurduğumu fark etmeden biz valizleri uçağı bagajına uğurlarız. Neyse ki, yaşam tarzı olarak planlı bir insan olduğumdan iki gün içinde yapacaklarımı listelerim ve alışveriş haricinde pek eksiğim olmaz. Hazırlıklar bu defa hafta sonuna yani çarşıların kapalı olduğu zaman denk geldi, pazartesi doktor işleri ve bazı kağıt işleri var…yani izine tam istediğim gibi gidemeyeceğim. Ama 4. yılına giren hasretim bitecek inşallah.

 Tam sanal aleme”Geri geldim!” derken yine gidiyorum demek gıcıklık gibi geliyor bana ama…”Nedenler niçinler nedendir bilinmez, bir şeyi inkar için yok diyebilmek yetmez!” Yazının içeriğiyle pek bağlantısı yok ama olsun farklı da olsa Emine Şenlikoğlu’nun kaleminden faydalı bir gönderme yapmış olayım. İnşallah iki hafta sonra yeni resimler ve yaşanmış hikayelerle yaradan izin verirse yine burada olacağım.

  Gider ayak bu günün önemine binaen bir şeyeler yazmak isterdim ama baktım ki sevgili jibek benden hızlı davranmış. Bu gün mübarek üç aylar başlıyor. İbadetlerin ve kulluğun daha da önem kazandığı günlere giriyoruz. Bu vesileyle ne de olsa komşuyuz deyip komşunun yemeğinden onun izniyle bir tabak da sizinle paylaşmak istiyorum. Bağlantıya tıklayarak Jibek’in paylaşımını okuyabilirsiniz. Allah razı olsun canım…

Başlıksız!…

 Birkaç gündür İnternet’e girmediğimden yeni yazı yazamadım. Ama açıkçası Mavi Marmara gemisindeki onca canı düşününce sayfanın baş köşesinde bir tatlının resmi beni rahatsız etti. Uzun cümleler kurmak istemiyorum, çünkü aynı sakızı çiğnemek gibi geliyor bana. Kimin ne olduğunu, bilmeyen varsa Allah onu ıslah etsin demekten başka ne denir.  Ancak bir husus var ki, unutkan zihinlerimiz yine üzerine perde çekti. Geçen sene başladığımız – ben yıllardır boykot yaparım- boykotu unutuverdik. Boykot imanlı insanın haramdan kaçtığı gibi kaçması gereken, yaşam tarzı haline gelmeli. Kendi kendinize kurşun sıkmayın, dostu düşmanı bilin artık.

Telefondayım Geleceğim…

Hayırlı ve güzel bir hafta diliyorum tüm takipçilerime.  Kendi sermayemizden çalarak karşılıyoruz her haftayı, her günü…  Sermayemiz uzun bir ömür. Kimi itaat ve aşkla yaşar, kimi elindeki kıymeti rüzgara savurur. İnşallah rüzgara savuranlardan değilizdir. İnşallah gelecek günler hep hayırlı insanların  hayrına olur.

Şimdi bu manalı sözler nereden çıktı?  Ne oluyor kardeşim bir durum mu var? Ayrılık kısa da olsa uzun da demek ki insanı duyguların eline bırakıveriyor. Kardeşlerim… 25 milyon senelik bir ayrılık var önümüzde!.. Demeyeceğim elbette.:))) Bak şimdi, 1 ay ara vereceğim diye neler yazdım.:) Ağlasam mı acaba?:(((  Ben saadet veya sedata  geleyim de millet daha çok sıkılmasın. Efendim, bir en fazla iki ay bloğumu güncelleyemeyeceğim. Bloğumu güncellerken vermiş olduğum sessiz ama derinden rahatsızlık için özür dilemeye hiç niyetim yok. Ama bu ara için üzgünüm, hatta kızgınım. Ama kime kızgınım bulabilirsem sizlerle de paylaşacağım.

Lor Peyniri Nasıl Yapılır?

Süt ürünleriyle ilgili araştırma ve geliştirmelerim hala devam ediyor. Yakın bir arkadaşımın hayali mandıra açmaktı ama sanırım bu gidişle bu işe ben gireceğim.:))

Duyduğum yeni şeyleri deniyorum. Bir zaman önce İzmir’li yaşlı bir komşum peynir altı suyunu ne yaptığımı sormuştu. Elbette kullanmak için alanları vardı ama kilolarca peynir altı suyuyla 4,5 kişilik bir aile ne yapabilirdi ki? Hemen oracıkta bir zamanlar köyde nasıl lor yaptıklarını anlattı. Duru ve içinde kalıntı adına pek de bir şey görünmeyen sudan nasıl lor çıkar inanamamıştım ama yapınca çok şaşırdım.

Resimde gördüğünüz yaklaşık 4,5 lt. Peynir altı suyundan elde ettiğim lop peyniri. Benim için çok ilginç bir tecrübeydi. Süt dünyası çook güzel. Yok yok  mandıra işine girmeli ve yanına da tabelasında  ”Lavantin’ in Antep Yemekleri”  yazan bir… 

Bazen gerçekleşmeyeceğini bilerek de hayal kurulabilir değil mi? Laf aramızda geçenlerde ilk kez süt almak için bir çiftliğe gittik. Çocukken köylerde gördüğüm inekler hariç ineklere hiç bu kadar yakın- aramızdaki mesafe iki metreyi geçemez, möö dese orada ödüm kopar herhalde – olmamıştım. Üstelik benim kabuslarımda beni inekler, atlar kovalar hatta bazen onlara boynuzlu koçlarda eşlik eder, o kadar da korkarım.:))) Ama sıcacık sütün köpük köpük kovalara doluşu gerçekten harika bir duygu!  Sütü üreticiden alma imkanınız varsa şansılısınız demektir. Mutlaka ama mutlaka tavsiye ederim. Möö sesinden ve inekten  korkuyorsanız mesafenizi korumayı unutmayın.:))))

  Yapılışı:

  • Önce bir çiftlik bulup 5-10 lt. süt alın.
  • Bu sütün 5 lt. sine ılıkken1 çay kaşığı bitkisel peynir mayası katıp karıştırın. Devamı için buraya bakın.
  • Yaptığınız peynirin suyunu bir tencereye boşaltın ocağın üzerine koyup altını açın.
  • Peynir altı suyunu bir süre kaynatın, beyaz taneler suyun üzerin doğru çıkıyor veya altında da olabilirler, amaç onları sudan ayırtmak.
  • Ocağın altını kapatıp suyun içindeki taneciklerinin işice toplanması için ılıyana kadar bekletin.
  • Sonra bir mutfak bezi yardımıyla süzün.
  • Süzdüğünüz malzemeyi daha kuru resimdeki gibi olmasını isterseniz istediğiniz bir kabın içine başka bir bez açın ve süzeği bu kaba koyun.
  • Bezin uçlarıyla süzmenin üzerini de kapatıp biraz bastırın ki bez lorun bünyesindeki suyu iyice emebilsin.
  • Bu şekilde buzdolabına koyun ve bir gün bekletip kullanın.
  • Şekil vermeden öce tuzlayabilir yada tatlandıracak krema benzeri bir ek malzemeyle karıştırabilirsiniz. Krema koyarsanız şekil vermeye gerek kalmaz onu da unutmayın.

Teferruatlı anlattım ki bilmeyenlerin bu ayrıntılara ihtiyacı olacaktır. Yoksa zor ve uğraştırıcı bir iş değil.

Afiyet olsun…

Lavantin'den Tahıllı Tarhana

Ben öyle anadan  nineden tarhana bilen biri değilim en başta onu yazayım. Hatta bu tür tarhanayı Almanya da tanıdım. Ama mutfak kurdu insanın içine düşmeye görsün mutlaka tarifler kurcalanıp ekleme ve çıkartmalarla yeni denemeler yapar insan. (Mutfak kurdu tabiri bana aittir kullanandan telif isterim ona göre.:))

Tarhanayı ilk denemeye karar verdiğimde neden belirli malzemelerle sınırlı olduğunu düşünmüştüm ve konabilecek uygun malzemeleri düşünmeye başlamıştım. Sonuç olarak benim tahıllı tarhana dediğim bur tarhana tarifi çıktı ortaya. Tarhana yapımına aşina  arkadaşlarım normal tarhana dan çok daha lezzetli olduğunu söylüyorlar. Benim damak tadım bu konuda uzman olmadığından onların fikirleri benim için belirleyici oldu. Ve tarhanayı hep böyle yapmaya başladım.

Klasik tarhanalardan daha çeşnili bir tat arayanlar için buyurun tarifi:

untitled

Malzemeler:

  • 2 kırmızı biber,
  • 3 domates,
  • 2 kuru soğan,
  • 1 patates,
  • 5 diş sarımsak
  • 1 avuç kuru fasulye, 1 avuç nohut, 1 avuç kırmızı mercimek, 1 avuç yeşil mercimek, 1 avuç bulgur, 1 avuç pirinç, 1 avuç yarma, 1 avuç irmik
  • 1 demet maydanoz, 1 demet dereotu, 1 demet taze nane, 1 demet kereviz sapı
  • 1 kase yoğurt
  • 1 yemek kaşığı biber salçası
  • 1 çay kaşığı maya
  • Aldığı kadar un
  • 2 yemek kaşığı tuz

Hazırlanışı:

  • Bir gece önceden nohut, fasulye ve yarmayı suya ıslayın.
  • Ertesi gün ıslanan malzeme, kırmızı ve yeşil mercimek, bulgur, pirinç karıştırılıp üzerini biraz geçecek kadar su koyarak düdüklü tencere de haşlayın.
  • Malzemeler haşlanırken yeşillik ve sebzeleri doğrayıp robottan geçirin.
  • Haşlanan malzemenin suyunu süzün ve yeşillik ve sebzelerle karıştırın.

111111

  • Bütün malzemeyi yeterli miktarlarda robota koyup hep bereber bir kez daha çekin.

100_6002

  • Un konmadan önce böylesi iştah açıcı görünüyor.
  • Un hariç bütün malzemeleri karıştırıp  gerektikçe un ilavesiyle ele yapışmayan bir hamur yoğurun.

100_6006

  • Ağzı kapatılan hamuru kabardıkça yoğurarak ekşimeye bırakın.
  • Bu süre kısa veya uzun olabilir ama 2-3 gün beklemenizi tavsiye ederim.
  • Ekşiyen hamuru havadar bir yere serdiğiniz bezlerinüzerine yassı ve küçük parçalar halinde serin.
  • Parçalar kontol ederek ters düz edin ve daha kolay kurumasına yardımcı olun.

100_6010

  • Elle ovalanacak kıvamda kuruyan tarhana hamurunu biraz ovalayıp  robottan geçiririn. Bu aşamada tarhana yeterince kurumamaışsa makinada çekilirken zorlana birlirsiniz ama telaşlanmayın. Bez üzerine alarak bir süre daha havalandırabilirsiniz.

wer

  • Bulgur iriliğinde çektiğiniz tarhananın son aşaması olan kurutma işlemini ister büyük bir tepsiye yayarak 70-100°  de isinan firind,a isterseniz  doğal yolla kurumaya bırakın. Ben yer sorunum olduğundan hep fırında kurutmayayı tercih ediyorum. Bu yöntemle daha çabuk kuruyup bir an önce tarhana telaşının bitmesini sağlıyor.

Gerisi sizin tarhana pişirme tarzınıza veya tarifinize kalmış. Ben pişirme tarifini eklemiyorum, bir ara belki onu da koyarım.

Antep Peyniri ve Köy Peyniri

İlk denememden bu yana peynir çalışmalarım son sürat devam ediyor.  Hemen hemen her hafta taze süt geliyor ve ben yarısını yoğurt yarısını peynir yapımı için kullanıyorum ve dışarıdan peynir almıyorum. Her hafta uğraşmak biraz zor da olsa keyif alarak yapıyorum.  Köyde büyümedim ama köy hayatı içimde var demek ki.:))) Daha önce yaptığım peynirleri paylaşmıştım. Ve araştırmalarım devam etmişti ki,  bu konuyu ve peynir çeşitlerini hala araştırıyorum. 

Antep’li dostlardan yani Naile ve Fulya’dan Antep peynirinin yapımını öğrendim, meğerse ne kolaymış.

Ayrıca sirkeyle yapılan peyniri de kesmiklerini tekrar kaynatarak yapmayı denedim daha olgun bir tat elde edebilirim düşüncesiyle. Antep peynirinin lezzetini anlatmaya zaten gerek yok ve ikinci tarif ise kaynamadan yaptığıma göre daha farklı ve lezzetli oldu.

Takıldığım tek konu salamura işlemi. Tuzunu çok koysam çok tuzlu az koysam çabuk bozuluyor. Özellikle Antep peynirini bir türlü annemin yaptığı gibi salamura yapıp sertleşmesini yani yeterince sertleşmesini sağlayamadım. Antep peyniri salamura yapılınca öyle sert bir hale gelir ki, bazen bıçakla kesmekte zorlanırdık. Ancak kahvaltı öncesi kaynar suda  bekleterek kullanabilirdik.

Salamura işleminde yumurta testini yapmama rağmen yine de peynirlerim salamura yapılmadan önce olduğu taze peynir gibi yumuşak dokusunu  korudu. Bu konuda fikir paylaşımlarınızı bekliyorum.

Burada bir çok hanım için oldukça önemli bir konu olan şişkinlik problemiyle ilgili, çok yakın bir tanıdığımın tecrübelerini konuyla olan alakasından dolayı paylaşmak istiyorum. Bu tanıdığım devamlı şişkinlik çekerdi ve bildiğim kadar bitkisel çaylarda dahil her türlü ilaç diyet vs. yi denemesine rağmen hiç bir iyileşme olmamıştı. Taki taze sütle yaptığı ev yoğurdunu günlük tüketmeye başlayana kadar. Çok yakın olduğumdan durumunu ve ne çok sıkıntı çektiğini biliyordum ve her gece yediği bir kase ev yoğurdundan sonra farkına bile varmadan bu problemi sıkıntı vermez bir hale geldi. Dikkatinizi çekeyim pastörize sütle yapılan ev yoğurdu değil taze sütle direk çiftliklerden gelen sütle yapılan yoğurt.

Hazır süt ve yoğurtların içindeki zararlı ve yararlı bakterilerin, sütün pastörizasyonu sırasında çoğu  ölüyor ve sindirim sistemimiz için faydalı olan bazı bakterilerden de mahrum kalıyoruz. Bu işlem elbette gıdanın ömrünü uzatmak ve çeşitli bakterilerin yol açacağı hastalık riskini yok etmek için uygulanıyor ama, teknoloji her zaman en doğrusu demek de yanlışlar doğurabiliyor.

Ekleme: Bir okuyucumun yazdığı yorumu bazı eksik noktaların tamamlaması adına sizlerle paylaşmak istiyorum. Teşekkürler Necla hanım…

SELAM tesadüfen siteye ziyaret ettim peynir yapımı hakkındaki bilgilerinizi okudum. Ben egeliyim titiz olduğum için peynirimi kendim yapıyorum yaklaşık 10 yıldır hemde koyun sütünden Antep usulü. Sizdeki eksikliği madde halinde yardımcı olacağım
1) MAYALANMIŞ PEYNİRİ süzmeden önce elinizle iyice pelteyi bozacak şekilde karıştırın yarım saat bekletin peynir kısmı dibe suyu üste çıkacak ve sonra süzeceksiniz

2) Peyniri kesede iyice süzdükten sonra el sabunu büyüklüğünde kesip tuzun içine atıp her tarafını tuzlayıp bir kabın içine bütün peyniri aynı şekilde koyup dolapta iki gün bekletin(sertleşinceye kadar)

3) Derin bir kapta 2lt suyu kaynatın ve sonra peynirleri üst üste gelmeyecek şekilde peynir yumuşayıncaya kadar 3_4 dakika kaynatın süzgüye alıp soğumaya bırakın.

4) Peynir yumuşamaması için çeşme suyunu tuzla birlikte kaynatıp soğutun cam kavanozu peynirleri yerleştirip soğuyan suyu üzerine döküp mutlaka dolaba koyun.
TUZU ORTA TUZLULUKTA OLACAK. EĞER SUYUNU DİREK KAYNATMADAN KOYARSANIZ PEYNİR YUMUŞAK OLUR. KOLAY GELSİN

Antep Peyniri:

  •  5 lt. süt
  • 1 çay kaşığı mıkrobiyel peynir mayası
  • 3-5 tane birer kiloluk peynir torbası

Yapılışı: 

  • Taze süt 32- 37° ye ısıtılır. Uygun ısıyı anlamak için parmağınızı süte batırdığınızda yoğurt mayalanacak sütten daha ılık olacak. Yani soğuk hissetmeyeceksiniz ama sıcaklıkta olmayacak  ılık olacak.
  • Mayayı derecesi ayarlanan sütün içine her yerine gelecek şekilde döküp yavaş ve mayayı tencerenin  içinde tamamen dağıtacak  şekilde karıştırın.
  • Tencerenin kapağını kapatın ve üzerini çokta kalın olmayan bir örtüyle kapatıp sıcak bir ortamda 3-6 saat arası mayalanmaya bırakın.
  • Mayalanıp mayalanmadığını anlamak için yavaşça tencerenin kapağını açıp dikkatlice bir kaşık batırabilirsiniz. kaşık pelte haline dönüşen sütten temiz çıkarsa mayalanma tamamlanmış demektir. Ya da pelte tencerenin altına doğru hafif çökerken şeffaf bir su üzerine çıkıyor bu da mayalanmanın tamamlandığını gösterir. Ama genellikle tencere tamamene yoğurttan daha yumuşak ama pelte haline geliyor. Yani kapağı açtığınızda sütün adeta donmuş katılaşmış olduğu izlenimi veren bir görüntüsü oluyor.
  • Mayalanma bitince bez torbaları bir süzeğin içine koyun ve tenceredeki pelteyi kevgir yardımıyla torbalara paylaştırın. Bu işlemleri mutfağın her yerine akan peynir sularıyla ruh ve sinir sağlığınızı bozmamak adına büyük bir tepsi veya varsa sini içinde yapın.:) Dikkat! Peynir altı suyunu asla atmayın.
  • Torbaların ağzını daha önceden hazır ettiğiniz kalın ip, kurdele vb. Bir şeylerle bağlayın oklavaları bu bağladığınız şeritlerin içinden geçirin
  • Bir sandalyeyi yere yatırın ve dört bacağının arasına bir leğen yerleştirin.  oklavayı üstte kalan iki sandalye bacağına yerleştirtip damlayan suyunun leğene akmasını sağlayın.
  • Bu işlem, süzülen su 3-5 saniye aralıklarla damlayana kadar devam etmeli. Takriben 4-6 saat arası olabilir. Bura da bir ayrıntı daha paylaşayım: Eğer hazır peynirler gibi biraz ekşimsi tadı olan bir peynir isterseniz bu işlemi biraz daha uzatın. Özellikle yaz ayların çabuk ekşiyor.
  • Süzülme tamamlanınca süzülen suyu bir tencerede ocağın üzerine koyun ve kaynamasını bekleyin. kaynayan peynir suyuna torbadaki peynirleri tencerenin büyüklüğüne göre koyun ve 3 dak. haşlayın. Sıcak sudan alıp olduğu gibi soğumaya bırakabileceğiniz gibi ilk sıcaklığı çıkınca Sevgili Fulya’nın dediği gibi uzun veya yuvarlak şekil verebilirsiniz.
  • Soğuduktan sonra torbalardan çıkarıp buzdolabına koyun. Bir kaç saat   sonra tuzlayabilir  bir kaç gün sonra da  salamura yapabilirsiniz.

  Köy Peyniri:

  •  5 lt. taze süt
  • 1/5 bardak sirke
  • Bir adet süzme torbası
  • Tuz

 Yapılışı:

  •  Taze süt uygun bir tencere içerisinde ve başında beklemek şartıyla ateşe konur.
  • Kaynamaya başlayınca sirke yavaş yavaş dökülür ve sürekli karıştırarak sütün kesilmesi sağlanır.
  • Yeşil suyu ayrılınca taneler tencerenin üstüne çıkacaktır.
  • Tencerenin ağzı kapalı el değmeyen bir yere konarak soğuması beklenir.
  • Soğuk veya ılk hale gelen süt kesiği tekrar ateşin üzerine konur ve 20- 30 dak. kaynatılır.
  • Bu işlemden sonra 5-10 dak. beklenip süzek içine konan torbaya kevgir yardımıyla boşaltılır.
  • Bir süre süzekte süzülmesi beklenir ve daha sonra büyük bir tepsinin içine daha küçük bir tepsi ters çevrilip konur. Torba ise ters çevrili olan bu  tepsinin üzerine konur ve üzerine tekrar üçüncü bir tepsi kapatılır.
  • Üçüncü tepsinin üzerine turşu kavanozu vs. gibi ağırlıklar konur 4-6 saat baskıda tutulur.
  • Baskıdan alınan peynir bolca tuzlanıp buzdolabına konur.
  • Bir iki gün sonra salamura yapılarak veya olduğu gibi tüketilebilir. Tuzlama yapılmadan da olduğu gibi yenebilir.

Lanet Onu Celbedenlerindir!!!… /Hicri Yılbaşı "Alacak senedi' takvim belirledi"

Rabbim zalimi ihmal etmez mühlet verir. Elbette bu dünyanın inanamayanlar olsa da öteki tarafı da var. Elimden şu an için dua etmekten başka şeyle de gelsin isterdim. Ama biliyorum ki, dularımız arşın sahibine ulaşır. Her ne kadar sebebi bizim islamsızlığımız olasa da rabbim rahmeti geniş olandır…
İslamdan birşey eksilmiş değil, sadece ölen şehitlerimize duyduğum saygıdan, ben bir yemek blogu olarak bir süre yemek tarifi yayınlamayacağım.
Tv. kanallarını da duyarsızca eglence programı yayınlarından dolayı kınyorum. Ne yazık ki şu an da tv. 5 de aşıklar atışıyor, Kon tv. de ellerinde kaşıklarla halk oyunları gösterisi var, kanal 7 dizilerinden vazgeçememiş!!!.. Hani İslami kanal diyoruz ya onlar işte…

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°
Ziya Kazıcı’nın İslam Ansiklopedisi’nde anlatıldığına göre, İslâm dünyasında ikinci halife Ömer (r.a.) zamanında bir gün bir alacaklı, Halife’ye Şaban ayında ödenecek bir borçlu senedi göstermişti. Halife bunun hangi Şaban olduğunu sorarak, geçtiğimiz senenin Şaban ayı mı, bu senenin Şaban ayı mı, yoksa gelecek senenin Şaban ayı mu olduğunu öğrenmek istemişti. Keza Vali Ebû Musa’ya birbirini tutmayan iki emir verilmiş, bunlardan hangisinin ilk, hangisinin son olduğu bilinememişti. Ebû Musa’nın, durumu Hz. Ömer’e (r.a) sorması üzerine, Şûrâ Meclisi toplanmış ve mecliste çeşitli görüşler ortaya atılmıştı. Sonunda Hz. Ali’nin teklifi üzerine Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicreti, tarih ve takvim başı olarak kabul edildi. Bu olay, hicretin 17. senesinde oldu.

Kaynak:
http://yenisafak.com.tr/arsiv/2003/mart/04/g7.html

Destekleyen arkadaşlarımdan Allah razı olsun, lütfen bakmadan geçmeyin…

yosunbuka

kakaolupasta

hayatcemresi

cahide

karakazan

binbircesni

papatya.kizkulesi

Evde Peynir Nasıl Yapılır? Mayalı ve Mayasız Peynir Yapımı…

Uzun araştırmalarım ve denemelerim sonucunda peynir yapımıyla ilgili bana yetecek kadar bilgi sahibi oldum sayılır. İnternet’i didik didik ettim, tabi peynir konusunda bilen tanıdıkların beyinlerinde.:)) Aslında aradığım şey mayalı ve mayasız sirke vs. ile hazırlanan peynirin arasındaki fark ve aynı maya kullanılarak nasıl peynir çeşidi yapıldığıydı?

Tencereler hazır süt hazır ama kafamda kaç çeşit peynir tarifi var, ben hangisini yapacağım? Zaten denemeler konusundaki fazlaca olan cesaretim bazen beni pişman ediyor. Neyse üç çeşit denemeye karar verdim. Mayalı, sirkeyle yapılan ve süt kestirildikten sonra kaynatılan…

Tabi aklımın bir tarafında ise beni bu olayın içine ve daha da derinlere çeken Antep peyniri. Antep peynirine özlemim öyle böyle değil, kaç yıl oldu çocukluğumun en sevdiğim tatlarından olan bu peyniri yemeyeli. Açıkçası bu sadece bir hayal gibi geliyordu. Ama ben de biliyorum ki, bir şeye başladıysam mutlaka içine düşerim.:)

Kolları sıvayıp Antep deki dostumdan yardım istedim hemen. Sağ olsun Naile hızır gibi imdadıma yetişti. Hemen babacığının anlatımını tastatura aktararak bana gönderdi. Ve hemen aynı gün uyguladım, sonuç muhteşem! Peyniri yaptıktan saatle sonra tadına bakmaya cesaret ettiğimde, yüzümdeki gülümseme bütün gün sürdü.:)) Tarifini daha sonra vereceğim inşallah. Şimdilik bu üç çeşitle idare edin.:)

Sirkeyle Yapılan Peynir: Mayalı peynire göre daha lezzetli bizim kanaatimize göre, tadı daha çok peynire benziyor.

8

2 litre sütü kaynama asamsına kadar ısıttım, hatta fokurdar gibi oldu. İki kaşık sirke özünü- normal sirke olarak yarım bardak sirke de kullanabilirsiniz- sıcak süte ekleyip karıştırdım. Zaten süt hemen kesilerek suyundan ayrılıyor. Yeşimtirek bir su altta kalırken peynir kesintileri üste çıkıyor.

10-15 dak. bir kenarda beklerken, temiz pamuklu bir bezi süzgecin içine serdim ve süzgeci geniş bir kabın içine oturttum.

Peynir kesintilerini kevgirle tamamen toplayıp süzgece aktardım. 10-15 dak. sonra süzgeçten alıp bezin uçlarını bağladım ve bir çengele geçirip uygun bir yere astım. Tabi altına bir kap koymayı ve o suyu muhafaza etmeyi unutmayın.

2-5 saat bu şekilde beklettim ve bezin içinde sıkışan peyniri alıp diktiğim bir bez torbaya koydum ve bir tepsinin içine mantı aletini koyup üzerine torbayı yerleştirdim. (Siz düz bir süzek veya tepside kullanabilirsiniz.) Onun üzerine bir başka tepsi yerleştirip üzerine hamur açmak için ve yer sofrası olarak kullandığım masayı, onun üzerine de su dolu tencere, tursu kavanozları gibi ağırlıklar koydum. Bu arada baskı olarak daha pratik çözümler geliştirebilirsiniz.:)) Ayrıntıları size fikir olsun diye yazıyorum.

5-6 saat beklettikten sonra peyniri çıkarıp tuzladım ve buzdolabına koydum. Sonrasında ister salamura yapın isterseniz bu şekilde tüketin.

Mayalı Peynir: Tadı bildiğiniz taze peynir gibi süt kokulu ve biraz çiğimsi.  Ama kesinlikle çook lezzetli.

bild-10041

Önce mikrobiyel bir maya bulun. Bu konu da hassa olmanızı tavsiye ederim, hayvansal mayaların menşe i belli olmayabilir. Türkiye’ de iseniz sorun değil zaten marketlerde mikrobiyel mayaları bulmak zor değil. Yurt dışında olanlar İnternet’ten araştırsınlar…

5 lt. sütü Edirneli arkadaşımın canlı telefon talimatlarıyla ılık, onun deyimiyle inekten sağıldığı sıcaklığa kadar ısıttım. Dikkat edin soğuk değil ama sıcaklık da hissedilmeyecek.

Sütü getiren ablanın tavsiyesiyle bir cay kaşığı sıvı mayayı tencereye katıp güzelce karıştırdım.

Tencerenin ağzını kapatıp yerinden oynatmadan üzerini battaniye ile sıkıca örttüm ve 5-6 saat mayalanmaya bıraktım. Telefonda arkadaşım bana talimat verirken onun misafiri olan başka bir hanımın tavsiyesiyle havanın soğuk olmasını hesaba katarak bu süreyi daha uzun tuttum.

Bekleme süresi dolmadan ben daha fazla dayanamayıp tencerenin ağzını açtım ve küçük bir şok yaşadım sütüm kesilmemiiiiş!!!… Bu hayal kırıklığıyla çatacak adam aradım epey bir süre.:)) Tabi millet bilmiyor ki, peynirimin başarısız olduğunu sanıyorum diye sinirliyim. 1 saat kadar sonra tekrar baktım tencereye ve cesaretimi toplayıp bir kasık batırdım. Eh işte kaşık içinden temiz çıkı ama, bence hala kesilmemiş bu süt!!!…

Bekleme süresinin sonun da biraz üzgün biraz umutlu tencerenin kapağını açtım. Diğer tarafta büyük bir süzeğin içine pamuklu bir bez açtım ve bir tepsinin içine oturttum. Kevgiri aldım ve amacım güya üste çıkan peynir kesintisini – görünmese de – bir ümit toplamak. Kevgirle bir, iki üç… Yok sütün suyu yok! Tencerenin dibine geldim ve hala su yok! O zaman anladım sirke ile mayanın arasındaki farkı! :)))  Maya tencerenin tamamını pelteye dönüştürmüş kalıp kalıp bir görüntüsü var. Sirke hemen kestirerek, kesmiği suyun yüzüne çıkarıyor. Eğer sanal dahi olsa bir kaynak bana, mayanın sütü pelte şekline getirdiğini, bu peltenin süzülüp peynir yapıldığını, sirkenin vs. ise sütü kesdirerek kesmiklerinin süzülmesiyle tadı ve dokusu farklı olan bir başka çeşit peynir olduğunu yazmış, anlatmış olsaydı ben bu şoku yaşamayacaktım.:) Oysa aradığım en önemli bilgi buydu. Sanki ağız birliği yapılmışcasına her türlü abur cubur bilginin dolaştığı İnternet ortamına, insanlar ev de peynir yapmasın diye mi bilmem, böyle bir ayrıntı yazılmamış!

Neyse, pelteyi tencereden kevgirle alıp büyükçe bir bey torbaya koyup astım. Asma konusunda hayal gücünüzü kullanın ben öyle yaptım. Torbayı bağlayıp düğümün içinden oklava geçirmek gibi.:))

5-6 saat suyunu süzdükten sonra onu da baskıya aldım ve yine 4-6 saat arasında beklettim. Sonrası yazdığım gibi tuzlama ve dolaba kaldırma.

Sonra dan Edirne’li arkadaşıma sorduğum da ” Ben sirkeli peynir nasıl olur bilmem ki.” dedi.:)) İnternet’te profesyonel peynir yapımını anlatan yazılarda var, ama İnternet’e bakan zaten o profesyoneller için kullanılan kelimeleri anlamaz, anlayanın İnternet’teki bilgilerle işi ne? Onu da çözemedim.

Sirke İle Kestirilip Haşlanan Peynir: Bence en güzeli bu. Kaynamasından kaynaklanan hoş bir kokusu var. Böreklere güzel gider.

8b

Sirkeli peynir ile aynı şeklide süt kestirilip kesildiği suyun içinden çıkarılmadan 15-20 dakika kaynatıp ondan sonra daha önce belirttiğim süzme ve baskılama işlemlerinden geçirdim.

Şunu belirteyim ki, ben profesyonel değilim. Bildiğim duyduğum kadarıyla yaptığım denemelerimi aktarmaya çalıştım. Gerçekten yapmak isteyen olursa benim gibi kapı kapı İnternet dolaşmasın. Zaten isimlerinden de anlaşılıyor ne kadar profesyonel olduğum.:))Hatta bu bilgilere ekleme yapmak isteyenlerin yazacaklarını da seve seve sizlerle paylaşırım. Belki çoğunuz annesinden ninesinden vs. peynir yapımını görmüştür. Ben bu konuda tam cahil sayılırım, sadece salamura edildiğini gördüm çünkü.

Bir yorumcum pastörize edilmiş günlük sütle peynir mayaladığını yazınca sizinle mutlaka paylaşmam gerekir diye düşündüm. Taze süte ulaşamayanlar bu yöntemi kullanabilirler:

selamlar öncelikle size gerçekten çok teşekkür ederim bu harika fikirleri bizlerle paylaştığınız ve yüreklendirdiğiniz için. Bende peynir yapmaya niyetlendim ve bu konuda bir çok bilgi edindim öncelikle pastörize sütten peynir yapabildim bunu sizlerle paylaşmak istedim yalnız UHT değil yani katkı maddeli uzun omurlu olanı sise sut tarzında olandan denedim.5 lt tam yağlı inek sütünü 35-40 derece ısıttım yani elinizin sıcaklığı hissettiği anda ocaktan alabilirsiniz hemen sonrasında 250-300 gr kadar süzme yoğurt karıştırdım ve kapağını örtüm battaniyeye sardım yarim saat bekledi bu işlem sütün fermantasyonu için gerekli. Yarim saat sonra kapağı açıp hızlı bir şekilde 1 yemek kaşığı sıvı maya karıştırdım kapağı tekrar kapatıp yarim saat tekrar battaniyeye sarili tuttum çünkü isi içinde mayalanma daha hızlı oluyor zaman dolunca kapağı Actigimda peynirim mayalanmisti.

Nino' dan…

Sevgili Nino öyle güzel ve hisli bir yorum yazmiski bana, bu yorumun sadece yorum olarak kalmamasi gerekdigini düsündüm.
Milletler birlik oldugunda ancak varliklarini devam ettirebilir. Birlik olmak icinse özel günler en güzel vesilelerdir. Yazimi okuyan herkese sesleniyorum: Güzel adet ve gelenleklerimizi yeni nesillere tasimamamiz, bizim varligimizin sonunun gelmesidir. Yasadiginiz güzelliklerden evlatlarinizi mahrum etmeyin!
Tesekkür ediyorum Nino’ya ve onun gibi düsünen herkese…

Cocukken hersey ne kadar guzeldi yada bizler cocuklugun verdigi saflikla herseyi temiz gorurduk. Arefe gunu yapilan temizlikler, baldan tatli tatlilarin hazirlanisi, kacamak bir iki lokma. Bayram oncesi cikilan alisverisler, alinan birbirinden guzel elbiseler, ayakkabilar. Kizsaniz elbisenin cantasi, sapkasi olacak. Erkekseniz cepsiz olmaz pantalon, para toplanicak. Hic unutmam bir komsumuz vardi Allah rahmet eylesin, o teyze hic bir bayram geri cevirmedi bizi. Bayram oncesi mis gibi kokan, yepyeni mendiller alir, arasinada para koyardi. Koskocaman lojman, 11 kat, her katta 6 daire, herkes tanidik. El opmekten yorulur, topladigimiz harcliklari cantamiza sigdiramazdik. O zaman insanlarin elimi boldu, simdi ne oldu hala anlamis degilim. Insanlar birakin para vermeyi, seker ikram etmeyi, kapiyi acmiyorlar. Guzel olan geleneklerimizi ne cabuk yitiriyoruz. Hic bir bayram eksik etmedi ailemiz bizden yeni giysileri, ayakkabilari, harcligi, hediyeyi. Biz sansli cocuklardik. Simdi oyle cok yalniz cocuk var ki!! Bayram vesile olsun, unutmayalim adetlerimizi. Ziyaret edelim yaslilarimizi, yalnizlarimizi. Oh bir hafta tatil deyip, nereye kacacagimizi bilmemezlik etmeyelim, bizde yaslanicaz bir gun, gozum kapida, kulagimiz zilde yavrularimizi bekliyecegiz. Bir tatli dil, bir guleryuz, cok gormeyelim, cok gormesinler bizede. Buralar cok sessiz, ne gelen var ne giden. Yapilan tatlilari birbirimize ikram ediyoruz ancak. Ne ana var yanimizda, ne akraba, ne baba ocagi var burda, ne kardes muhabbeti. Gurbetin acisini ceken bilir ancak, bos konusmaya ne hacet. Annem, babam, kardesim, guzel ninem ananem, tum akrabalarim, dostlarim, ben yine bu bayramda burdayim. Bu bayramda yalnizim. Siz birlikte olusunuzun kiymetini bilin. Az kaldi ramazan yaza gelecek, bende 8 senedir ozledigim o bayrami yasayacagim yaninizda insaallah. Ama siz bunun kiymetini bilin, kaybedince bulunmuyor cunku. Bu bayram diliyorum tum minik kiz cocuklarinin firfirli elbiseleri, kirmizi rugan ayakkabilari olsun. Tum erkek cocuklarinin papyonlu minik takimlari, gicir gicir ayakkabilari olsun. Yaslilar yalniz kalmasin bu bayram, oksuzun yetimin basi oksansin. Olmusler unutulmasin, hastalar ziyaret edilsin bu bayram. Bu bayram bayram gibi bir bayram olsun diliyorum…

Gurbette Ramazan Bayrami…

Cocuklugu geride birakali artik bayramlari bayram gibi yasayamasak da, evlatlarimiz icin bu havayi estirmeye calisiyoruz. Bu sözleri gurbette bayram gecirenler daha iyi anlayabilir sanirim.:( Kendi hatiralarimdaki unutulmaz bayramlari düsününce cocuklarimdan utaniyorum, onlara benzer anilar yasatamadigim icin. Ama yine de innancimizin ve kültürümüzün bayrami bu gün. Bayramin bir ucundan tutmak, güzel birseyler yasamak gerek…


17

TÜM SEVENLERIN, DOSTLARIN VE ÜMMETI MUHAMMET’IN RAMAZAN BAYRAMI MÜBAREK OLSUN.

Kısa Olmayan Bir Süre Ara….

Sevgili dostlar, birçok blogcu arkadaşımda olduğu gibi benim de farkedildiği üzere canım bilgisayarla filan uğraşmak istemiyor. Allah nasip ederse ben yine buralarda olacağım. Sadece yeni yazılarıma ve tariflerime kısa bir süre ara vereceğim . Bazılarınızın bildiği gibi güzel ve bol tarifli bir arşivim var. Bu zamana kadar arşivimi gezme imkanı bulamayan arkadaşlarımı yokluğumda arşivimi gezmeye davet ediyorum. Hepinize hayırlı ve dinlendirici güzel bir yaz tatili diliyorum.

Allah’a emanet olun dostlar. Nasipse bir süre sonra yine burada olacağım…
24

Yine, Yeni, Yeniden Yorumları Sildim!..

Arkadaşlar ben yine yorumlarınızı sildim! Az önce yorgunluğuma dalgınlığımda eklenince “Reddet” seçeneğine basıverdim.:( Yanlış hatırlamıyorsam Seda, Nurgül, Fulya, Leyya, Sevde, adı ben de saklı özel bir dostuma aitti ve iki tane isimsiz yorum vardı. Arkadaşlar yolunuz düşerse cevap vermem acısından tekrar yazarsanız memnun olurum. Özellikle Sevda veya Sevde isimli bir arkadaş kaygana tarifine açıklayıcı bir yorum yazmıştı.

Kutlu dogum…

 Bu muhtesem dogumun güzelligini anlatmak icin uzun uzun arastirma yaptim. Amacim “O” nu öyle anlatmakti ki, sözlerin acziyetini bir zerre de olsa giderebilmekti. Ancak anlatmak istenen, Yaradanin: “Sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım…” dedigi, varligin ona salat-i selam getirdigi, sözlerin kifayetsizliginden utandigi nurlu güzellik, Muhammet Mustafa S.A.V olunca, kalem kagit ve onu kullanacak beser de haddini bilerek susmayi tercih ediyor.

Rabbim, ” O” nun bize olan muhabbet ve merhametine layik serefli kullarindan etsin ki, belki bu zilletten kurtulur, “O” un ümmeti olma mertebesine yükseliriz.
Mevlid-i serifiniz mübarek olsun…
58

Duyuru…

Merhaba, sevgili arkadaslar ve blog takipcileri. internet baglantimizdaki ariza yüzünden günlerdir sikinti yasiyoruz. Yorumlariniza ve e postalarinizdan cevap veremediklerim oldu. Arada bir acilan hatla sayfama girip kisa süre icinde birseyler yapmaza calistim, ama baglantinin aniden kesilmesi yüzünden yazdiklarmi bile gönderemedim. Bazi faliyetlere üzülerek katilamadim. Sorun hala devam ediyor. Insallah yakinda cözülür.

BU KEZ GİDEN ESRA…

Bir hadisi şerifte buyurulduğu gibi ölüm ağızların tadını kaçırıyor. Her ne kadar yüzünü görmediğim bir insan olsa da yazılarından tanımıştım Esra’yı. Attığımız her adım bizi bu kaçınılmaz sona yaklaştırsa da, varacağımız yer aynı olsa da her giden yüreğimizi yakarak gidiyor.
Rabbim tüm sevenlerine ve ailesine sabır versin…

Kolestrolüm Yüksek (!)

Sayfamla ve gündemle alakası olmayan bir konuyla ilgili birşeyler paylaşmak istiyorum. Konu kolestrol: Bir çok insan da olduğu gibi 2 yıl önce benim de klostrolümün çok yüksek olduğunu ve hemen diyete başlamam gerektiğini öğrendim. Tabi ki hemen kolestrol yükselttiği söylenen gıdaları- zaten çokca tüketmiyordum- biraz daha kıstım. 2 yılda 6 kez kolestrol ölçümü yaptırdım. Değer hep yüksek deniyordu. Son testimin sonucunu bu gün aldım. Daha önce ki sonuçlardan birinde kanımdaki LDL (Kötü kolestrol) Değil de HDL (İyi kolestrol) seviyesinin yüksek oluğunu görmüş, ama doktor daha iyi bilir diye düşünmüştüm. Yanı sırada, yeme alışkanlışımda ufak değişiklikler hariç çokta çaba sarfetmemiştim. Bu gün gittiğim doktor Türk doktoruydu ve söyledikleri beni şoke etti! Kanda ki HDL (İyi kolestrol) seviyesinin oldukça yüksek olduğunu ve LDL (Kötü kolestrol) nin ise çok düşük olduğunu yani kolestrol diye bir problemimin olmadığını söyledi. Daha önce ki test sonuçlarıma baktığımda HDL nin hep çok yüksek ve LDL nin ise hep çok düşük olduğunu gördüm. Yani 2 yıl bana olmayan bir şeyin diyetini yaptırdılar.:( Acaba amaçları, biz Türklerin gelenksel beslenme alışkanlığında ki kaliteli gıdalardan uzak tutarak İyi kolestrol değil de, kötü kolestrolün yükselmesini sağlamak mıydı bilmiyorum. Bu konuyla ilgili çok ilginç bulduğum birkaç yazıyı buradan, buradan ve buradan okuyabilirsiniz. Sizin veya yakınlarınızın kolestrol problemi varsa lütfen verdiğim liklerde ki yazıları mutlaka okuyun. Özellikle 1. ve3. cü likteki yazılar çok dikkat çekici. İlgili yazıların birinde: “Tereyağını kendi ekmeğinize sürün ilaç firmalarınınkine değil” deniyordu. Çok hoş bir tanımlama.
Sağlıcakla kalın…

Şehitlerimiz!!!..

Sayfam her ne kadar yemek sayfası olsada, bazı şeyleri arka planda yaşamak istemiyor insan. Vatanımda şu anda canlar her zamankinden çok yanmakta… Korkunç, diyemiyorum çünkü korkaması gereken biz değiliz Allah’ın izniyle. Sadece düştüğü yeri ve hepimizin yüreklerini yakan kayıplarımız oluyor. Ama, Türkiye, o kayıplarla ve acizane kıpırdanışlarla yıkılacak bir ülke değil! Şehitlerin anneleri haykırıyor: “Bir evladım gitti, gerekirse ötekini de severek gönderirim” diye… Gönlümüz istiyor ki hiç kimse ölmesin.

Rabbim hayırlı ve güzel kapılar açsın, tüm imanlı yüreklere… Zaten buna böyle inanmasydık asıl o zaman kayıplarımız olacaktı. Allah’ın izni ile cennete gidenlere de üzülmek değil bu şerefli makmadan dolayı-kaybetmiş olmaktan içimiz yansa da- sevinmek gerek.
Tüm ağlayan analar: Acınız acımızdır, büyük hesaplaşma rabbim katında olsada, bu dünyadada hesabı Allah’ın izni ve yardımı ile sorulacaktır.

 

116

187. Sayfa Oyunu

Bayram hüzün ve koşuşturmasıyla geçip gitti. Tabi ki gurbette olanlar ve şehit aileleri gibi yakınlarını kaybedenler için hüzünlü kelimesini kullandım. Çünkü bayramlar insana sevdiklerini daha çok hatırlatan ve özlemin daha çok yaşandiği zamanlar olmasından, sevdiklerinden uzakta olanlar için bayaram eşittir burukluk ve hüzün demektir. Rabbim gelecek bayrama daha güzel bir şekilde kavuşanlardan etsin.

Tüm Antep’lile gibi yuvalamamı yaptım ve üç gün yedim.:) Hatta son yediğim öğünde bitti diye de epey üzüldüm.:) Komik gelebirir ama yuvalama bizim için tek öğünle geçiştirilecek bir yemek değil. Tadına doymamız birkaç günü bulur. Belki sık yapılmadığından, belki tadının doyumsuz olduğundan. (En azından bizim için öyle.) Yanında pirinç pilavıyla evin en büyük tenceresinde hazırlanan yuvalamayı, bir kaç gün üst üste yemek hiçte usanç verici birşey değil.

Neyse biz başka konuya geçelim: Malum yeni bir oyun var şu aralar bloğlar arasında. Beni de sevgili Özlem davet etti. Kendisine buradan teşekkür ediyorum. Oyunun kuralları çok basit: En yakınımızda ki kitabın 187. sayfasının ilk cümlesini yazmamız isteniyor. Şu anda en yakınımda duran kitap, tabi ki bilgisayar masasının üzerinde ki dolayısıyla eşimin okuduğu Mustafa Kayapalı’nın SARSILMAYAN İMAN adlı kitabı. Ben son günlerde kitabın içine düşmüş bir şekilde Nevzat Tarhan’ın (Çook beğendiğim bir yazar oluduğunu da eklemeliyim.) KADIN PSİKOLOJİSİ kitabını okuyorum. Ama oyunun kuralı gereği en yakınımda ki kitaptan ilk cümleyi yazıyorum: Eminiyet raporlarına göre Ramazan ayında suç işleme oranları yüzde 50 düşüyor. Tevafuk olarak güncel bir konuyla ilgili.

Ben de çok sevdiğim arkadaşlarım, Naile, Seval ve Saliha ablayı davet ediyorum. Hadi hanımlar, şimdi siz uzanın en yakınınzda ki kitaba.

Özür…

Sevgili Kübra, Alev, Lama ve Nurgül, az önce tel. konuşurken yorumlarınızı okuyordum ve yanlışlıkla “reddet”e bastım. Malesef hepsi silindi, Kusura bakmayın! Zahmet edip yeniden yazarsanaz mutlu olurum, yazamassanız da önemi yok canınız sağolsun. Kimlerden olduğunu biliyorum en azından.:)

Yeni Oyun – Severiiim…

Önerilerinizi Bekliyorum.
Hanımlar, fotoğraf makinam malesef hayata veda etti:(( Sebebini hiiç bilmiyoruz, bir anda ekran karardı sesi kesildi!
Demem o ki, yeni almak istiyorum ama her makinada güzel çıkmıyor. Bir tane aldım ve 5 gün kullanıp geri verdim. Aradığım ekrandaki resimle gerçektekini aynı renkte çıkaran ve yemekleri olduğundan bile daha canlı güzel reklerde resimleyen bir makina. Sizler ne kullanıyorsunuz yazarsanız bende sayfalarınızı incaleyip aradığıma karar verebilirim.

Blog sahibi olmak, bu tür konularda istişare yapmak için bile çok güzel oluyor. Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.

Berat Kandili

Tüm dostların Berat kandilini kutluyorum. İnşallah bu gece, onun rahmetiyle affedilmiş ve beratlarımızı almış bir halde sabahlarız.
Allah Teâlâ bu gece af kapılarını açar; bu gecede mü’min kulları affa uğrarlar. Günahlarından pişmanlık duyup tevbe ettikleri taktirde temizlenirler. Bu gecede, önümüzdeki bir yıl içinde olacak bütün işler hükme bağlanıp, ifası için Cenab-ı Hak tarafından meleklere verilir.

Teşekkür

Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u fethedip şehre girdiğinde, Bizans’ın ileri gelenleri huzuruna çağırmıştı. Gelenler arasında Bizans’ın Başbakanı Notaras da bulunuyordu. Notaras huzura girer girmez, Fatih’i memnun bırakıp hayatını garantiye almak düşüncesiyle Padişahın ayaklarına kapanarak şöyle dedi:
“Neyim varsa hepsini sana takdim ediyorum, lütfen kabul buyurunuz.
“Fatih, Notaras’ın ne yapmak istediğini biliyordu. Verdiği hediyelerle Padişahı bir nevi teşekküre zorluydu. Fakat Fatih, Notaras’ın arzu ettiği gibi davranmadı, onun ayağa kalkmasını işaret ettikten sonra:
“Bu şehri bana veren kimdir?” diye sordu. Başbakan haç çıkararak:
“Elbette Allah’tır,” diye cevap verdi. Söz sırası tekrar Fatih’e geçince şöyle dedi:
“O halde bana verdiğiniz şeylerden dolayı teşekkür beklemeyiniz. Allah dururken kimseye teşekkür edemeyeceğim.”

RECEBİ ŞERİF

Üç ayların ilki olan recep ayına girdik. Yine tatlı bir heyecan ve bekleyiş içinde ramazanı bekliyoruz. Bizlere bu mübarek ayları yaşama fırsatı ve süresi veren rabbime şükürler olsun. Bu aylarda ne gibi ibadetlerin makbul olduğunu araştıralım , en verimli şekilde ihya edelim inşallah.

Kıymetini bilen herkesin recebi şerif’i Mübarek olsun. Bilmeyenlerde bu güzel günler hürmetine bilmeyi nasip etsin rabbim.

Resim Sevgim Depreşti

Bu gün için niyetim yemek tarifi yayınlamak olsda, ani bir fikir değişikliği yaptım. Dün hilal tv. de gördüğüm ressam bir hanım, uzun zamandır bastırdığım resim yapma isteğimi yeniden ortaya çıkardı. Daha doğrusu kendimi daha fazla tutamadım, dün gece hemen malzemeleri masaya yayıp başladım ilk resmi yapmaya. Bir kaç saat içinde duvarlarım için yeni bir resim meydana geldi. Tabiki ben, 1,5 sene gibi bir aradan sonra çocuk gibi sevindim. Az öncede ikinci resmimi bitirdim ve neden başka resimler yayınlamadığımı soran arkadaşlarım için hemen yayınlamak istedim.

142

142a

Gezi Notları ve Çilekli Puding

Önceki senelere nazaran çileklerin durumu pek iyi değildi ama yinede nasibimiz olan kadarını topladık.
Daha sonra hayatımda ilk kez ağacından kiraz topladım. Benim gibi yeşillik hastası biri için harika bir deneyimdi.:))

150

 Bizim gibi bu fırsatı değerlendiren her ırktan bir sürü insan vardi tarlada. Hatta kilolarca toplayıp, kendi bakkallarında satanlar bile oluyor.

 

150b

Allah’ım her yarattığı meyveye ne hoş tatlar ve insan için faydalar vermiş. İnşallah bunun şükrünü bilenlerden oluruz.

Bu barakada tarlayı kiralayan insanlar oluyor. Yanında kap getirmeyenler buradan 1 eu karşılığında karton kutular alabliyor, aşağıdaki resimdeki gibi. Resimdeki hanım ben değilim yanlış anlaşıkmasın, ben resmi çekiyorum çünkü.:)

150c
 Buda topladığımız çilekler, bu yıl pek iştahlı değildik ve az toplamayı tercih ettik. Havanın çok sıcak olmasınında etkisi var tabi.

150d
 Burası yüksekçe bir tepenin başı, arkanızı dönüncede muhteşem bir şehir manzarası görünüyordu. Ve oradaki tek ağaç bu güzel kiraz ağacıydı. Heyecanımdan resimleri iyi çekememişim.
150s
150e
Ne büyük nimetlerin içindeyiz aslında, biraz düşünücek olsak. Tamamen istifademizi sunulmuş onca nimet varken bazı helal olmayan gıdalar sözkonusu olunca, “onu yeme bunu yeme, ne yiyeceğiz o zaman diye? yaygarayı basıyoruz. Oysaki efendimizin veya daha yakın bir geçmiş olarak, Osmanlı zamanında hazır gıda mı vardı? Ve onlar açmı kalıyordu?

150l

Buda topladığımız çileklerin son hali. Çilek püreli bir puding yaptım ve üzerine bolca çilek koydum. Çilek ve puding birlikteliğini meyveli pastalardan tahmin edersiniz, çook güzeldi.

MALZEMELER:

  1. 1 lt. süt
  2. 18 tane tatlandırıcı
  3. 1 büyük kase çilek
  4. 2 paket hazır puding
  5. 2 paket vanilya

YAPILIŞI:

  1. Paketin arkasındaki gibi pudingi pişirin.
  2. Puding koyulaşmadan tatlandırıcıları ve vanilyaları ekleyin.
  3. Çilekleri ayıklayıp robotta püre haline getirin, ocaktan almadan pudinge ilave edip karıştırın.
  4. Kaselere paylaştırıp soğumasını bekleyin ve çilekle servis yapın.

5. Türkçe Olimpiatları

Dün Türk’ çe ve Türkiye adına gurur duyulması gereken ve hepimizin gögsünü kabartan muhteşem bir organizasyona tanıklık ettik. Orada olanların coşkusunu, ben eşimle evde duyduğumuz heyecan ve kabaran yüreklerimizden tahmin edebiliyoruz.
İnsan üstü bir çaba ve emek örneğini sundular tüm dünyaya. Gerçekleşen dev organizasyonun yanı sıra, bu harika olayı kusursuz ve kucaklayıcı bir sevgiyle yüretenlere maşallah diyorum.

Eşim üniversite döneminde onlarla tanışmış ve hizmet erlerinden biri olmaya adaydı. Ancak farklı sebeplerden bu gerçekleşemedi. Şimdi düşündüğümüzde o sevgi ve emek insanlarının yanında, dünyanın bir ucuna giderek oradaki insanlara umut olmayı ne çok isterdik.

Aslında kelimelere dökmek o kadar zor ki, bir Afrikalı bizim yöresel kıyafetlerimizle bizim duygularımızı bizim olanları anlatıyor!… Yine çook farklı kültürlerin temiz yürekli çocukları bizim türkülerimizi söylüyor, bizim danslarımızı yapıyor. İzlerken çok garip ve tüyler ürperten sahnelerdi bunlar. Yoğun olarak hissettiğim şey ise: coşku, hayranlık ve bu girişimin imanlı gönüller tarafından yapılmasından dolayı duyduğum mutluluktu.
Sevgili Bülent Arınç’ında dediği gibi bukadar farklı insanları biraraya getirmenin sevgiden başka yolu olamaz!
Osmanlı’nın bıraktığı kültür bayrağını yeniden şahlanırdılar ve Türkçe’yi hakkettiği gibi, dünya dilleri arasına sokma yolunda dev adımlar attılar.

En çok etkilendiğim sahnelerden biride, organaizasyonun başında çocukların yaptığı koreografik dans gösterisi idi. Akıl sahiplerinin kötülüklere karşı verdiği mücadele ve kötülüğü yenmeleri anlatılıyordu. Ve iblisi sembolize eden oyuncunun, insanlara kötülük yapmalarını, küfür yapmalarını değilde ben duygusunu, yani kendini düşünmeyi ilham ettiğin söylemesi çok ilginçti. Ve ağlayanlar, çok ağlayanlar vardı davetlilerin arasında. Bunun anlamı o insanların insanlık duygularını ve hislerini kaybetmemiş olmalarıydı. Kısacası insan olmalarını bir göstergesi idi.

Ayrıca, geçen yıl 4. sü düzenlenen etkinliğin yapılacağı eski adı ‘My Showland’ olan gösteri merkezinin adının İstanbul Gösteri ve Kongre Merkezi olarak değiştirilmesi, merkezin sahibi Mustafa Özbay güzel bir jesti idi. Yine bu yıl kullanılan mekanın, Anatolia Showland olan ismini, Anadolu Gösteri ve Kongre Merkezi’ne dönüştüren merkezin işletmecisi Sevda Şireci’ye, Türk Dil Kurumu onur ödülü verildi.

Dilini kaybeden bir millet zaman içinde kaybolaya mahkumdur. Dilimizi özünden koparmayalım ve güzel konuşarak onu koruyalım.

NOT: Etkinliği izleme fırsatı olmayanların bu http://www.samanyoluhaber.com/index.php?sec=51 linkten ulaşarak izlemelerini tavsiye ediyorum.

Reklamlar…. Firik nedir?

Bu mudur? evet budur. Gördüğünüz, firik pilavından tanıdığınız firiğin ta kendisidir. Yayınlamam biraz uzun sürdü, tarladan toplayıp bu hale getirmek biraz vakit alıyor tabi. :))

Resmi yayınlamakta geç kalınca “tarladanmı topladın” derlere insana değilmi?
Rengi bildiğimiz yeşil ve buğday kırığını andırıyor. Belki farklı isimlerle tanıyanlar vardır, paylaşırlarsa sevinirim, hem kendim hem firik adına. 🙂

Eklenme:

Arkadaşlar, Sevgli Serinmavi yorumda yazmış: Firik İstanbul’da Metro gross markette satılıyormuş. İlgilenenlere duyurulur.
 

 

165

Hayır Diliyorum…

Türkiye için Allah’tan en hayırlı olanı diliyorum, önümüzdeki seçimlerde. Ne ondan nede bundan değil, biz hakediyorsak hayır ve güzellik Allah’tan gelir. Çırpınmaya bağırmaya gerek yok. Eğerki maksadımız Türkiye ve türk milleti için daha aydınlık bir gelecekse, yapmamız gereken sakin olmak ve sağduyu ile rabbimize yönelip dua etmek.
Çünkü:
Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. (Bakara suresi, 216)

UTANSIN
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Eski çınar şimdi noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!
Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!

Necip Fazıl

Cevapsız Yorumlar…

Sevgili dostlar, bu gün sayfamın arşivinde gezinirken, bazı yorumlara cevap yazmayı unuttuğumu fark ettim. Bu beni çok üzdü ve hemen gecikmiş cevapları yazdım. Bana yorum burakıpta cevap alamayanlar, kusura bakmasın lütfen. Bundan sonra daha dikkatli olmaya çalışacağım inşallah.

Yeni Oyun…

Arkadaşlar bu gün gelen bir yorumu yine yanlışlıkla sildim. Yorum sahibi diğer yorumlara bakarak kendisi olup olmadığını anlayabilir. Yeni yorum yazarsa sevinirim.

Yine yeni bir oyun, beni davet eden sevgili Betül, Aslı ve Esra’ya Teşekkür ediyorum.

Limonlu barları sevgili acelya ve Hesna‘ya

Limonlu pey keki Selen ve yildiz‘a

Çilekli tartı gazozagaci ve Gulenay‘ a gönderiyorum.

Efendimiz…

Kutlu doğum haftası dolayısıyla, 5 nisana kadar yazığım yeni yemek tariflerini Bu yazının altından bulabilirsiniz. Bu mübarek haftada, güllerin efendisi o güzel peygamberimizi anlatan yazının üzerine yazı eklemeyi uygun bulmuyorum.


Tüm islam aleminin bu şerefli gününü kutlar, huzur ve afiyet dilerim.

Aslında güzeller güzeli peygamberimizi, yetersiz kalan kelimelerle anlatan daha uzun bir yazı yayınlamayı düşünüyordum. Ama malesef kısmet olmadı…

Efendimiz(s.a.v)in ŞemailiCumartesi, Ekim 7th, 2006
BANA DEDEMİ ANLAT:

Peygamber Efendimizin torunu Hz. Hasan,Hz.Haticenin oğlu Hind ibni Ebu Hâle’ye,“Dayıcığım,bana dedemi anlat “dedi.Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellim’i çok iyi anlatmasıyla ünlüHind(ra) onu şöyle anlattı:

PeygamberEfendimiz irice yapılı ve heybetliydi.Yüzü ayın on dördü gibiparlardı.Uzuna yakın orta boyluu,büyükçe başlı,saçları hafifdalgalıydı.Saçı bazan kulak memesini geçerdi.Rengi nurani beyaz,alnıaçık,kaşları hilal gibi ince ve gürdi.İki kaşı arasında bir damarvardı,öfkelendiği zaman kabarırdı.Burnu ince,hafifçekavisliydi.Sakalı gür ve sık,yanakları düzdü. Read the rest of this entry ?

Bu Oyuna Bende Katıldım

”Mimlenemeeem” diye tutturdum daha önce, bari bu yeni oyuna katılayım. Tam olarak nasıl anlatacağımı toparlayamadım henüz, ama başlayınca inşallah sonuda gelir.
ilk sayfa hazırladığım günlerde kesinlikle sıkı arkadaşlıklar kuracağımı tahmin etmiyordum, ama zamanla güzel ve sıcak arkadaşlarım oldu. Her ne kadar hiç birini yakından tanımıyorsamda bıraktıkları yorumlardaki sıcaklık içimi ısıtmaya yetti. Hastalandığımda geçmiş olsun dileklerini ilettiler, etkinliklerde tebrik ettiler, acizane yemeklerime övgü dolu yorumlar bıraktılar. Buradan bana tek bir tane dahi olsa yorum bırakan tüm arkadaşlarıma ve beni dostu olarak görenlere teşekkür ediyorum.
Aslında çokca vakit ayırıp istediğim gibi gezemiyorum bloglar arsında. Bu benim için biraz rahatsız edici ama, şu an için daha fazlası elimden gelmiyor. Ancak yazı eklemeye ve yorumlara cevap vermeye yetiyor vaktim.
Konuyu dağıtmadan dilimin döndüğünce birşeyler anlatayım:

Naile kendiside bilmez ama, tıpkı Rabiaya gibi bende ona kırılmıştım yorumuma cevap vermediği için.(hemşehri olduğumuz için kırılma hakkını kendimde bulmuştum. :)) Canım benim şimdi düşündükce üzülüyorum, çok yoğun çalıştığı içinmiş oysaki. Ben onu dostalarımın arasınada görüyorum ve tanıştığımızdan beri hep yanımda olduğu için ona çok teşekkür ediyorum.

Rabia, sıcak candan bir dost ve hemşehrim. İlk çocuğun verdiği heyecanı ve kaygılarını yaşayan, tanıdığım kadarıyla çok iyi özverili bir anne. Yazılarındaki sıcaklığı ve dosluğuyla onu tanıdığım için mutluyum.

Gülenay‘ı hep gülerken hayal ediyorum ben. Ta Amerika’dan Almanya’ya uzattığı dostluk elini severek tutuyorum. Eminimki çevresine neşe saçan, samimi bir insan. Seni tanımakta çook güzel Gülenay’cığım.

Hayat abla ismi gibi bence, hayattın kendisi gibi insanın yakınında olan biri. Kendisini yazılarına çok iyi yansıtmış olacakki, onun resmini gördüğümde ilk tepkim: ”hayret tıpki düşündüğüm gibi” olmuştu.

Seda o güzel yorumlarıyla kalbimde yer edinen bir insan. Bana “hamarat” diyen bu güzel arkadaşımın, yaptığı harika sunumlu tatlı, pasta ve kurabiyelerini herkes gibi bende hayranlıkla takip ediyorum.

Aslında daha bahsetmek istediğim, başka arkadaşlarda var, ama vaktim kısıtlı olduğu için bu kadarla yetiniyorum.

Antep Salçası

Canım sıkıldı salça yaptım. 🙂 Bu kadın ne den bahsediyor demeyin, ben bunu hep yapıyorum.
Yazılarımı takip edenler bilirler, hep karışık salça diye tarif veririm. Ancak yurtdışında yaşayınca bazı şeyleri kendiniz yapmak zorunda kalıyorsunuz. Salça da bunlardan biri. Bizim yemeklere ne sade domates nede sade biber salçası girer, mutlaka karışık olmalı. Bir süre Türkiye’den taşıdım ama çözüm olmadı. Çünkü her yıl gidemiyorum ve salçasız kalıyordum. bende Türk bakkalları sayesinde kendi çözümümü ürettim.

295

MALZEMELER:

  • 1 kutu domates salçası
  • 1 kutu tatlı biber salçası
  • 1 kutu acı biber salçası ( Almanyada Türk bakkallarında kavanozda ”Ev tipi salça” diye daha katı salçalar satılıyor, bulabilirseniz onları tercih edin.)
  • Zeytinyağ, tuz

Salçaları ayrı ayrı tepsilere dökerek 100°de katılaşıncaya kadar fırında bekletin. Bütün salçalar fırınlanıp katı salça kıvamına gelince, üçünü birbirıne karıştırıp zeytinyağ ve tuz ekleyin, kavanozlara doldurun. Salçalar tam olarak nemini kaybettiyse buzdolabında saklamaya gerek yok, dışarda istediğiniz kadar saklayabilirsiniz. Biraz zaman alıyor ama sonuc buna kesinlikle değer.