Cuma Yazıları – Biz de Onlara Yaklaşıyoruz

Bu güzel günün değerini bilen ve anlamaya çalışan herkesin cuması mübarek olsun.

Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında
ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
– 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
– Biz de onlara yaklaşıyoruz.

Antep'in Şekerli Peynir Böreği

Bu gün vereceğim tarif  çok özel bir börek. Bildiğiniz böreklere de hiç benzemez.  Bu tatlı bir börek çünkü. Antep mutfağının değişik ve yüz ağartan tatlarından. Peynir ve şekerin uyumunu pey kek vs. den bilen arkadaşlar bu böreği çok  sevecektir.Antep’ de taş fırınlarda hazırlanan ve yine hanımların zahmetten uzak ulaşabildikleri yemeklerden. Ne şanslılar değil mi?  Hamur yoğurmadan hamur işiyle misafir ağırlamak mesela. Ne diyelim, bize de uzaktan bakmak düşüyor.:)) Ama en azından o yemekleri ev de yaparak hasret gideriyoruz. Antep’ de tanıdıklar bu böreği ev de yaptığımı duysalar epey şaşırırlar herhalde. İmkansızlık insana imkansız gibi görüneni de yaptırıyor demek ki.

Ben bazı yemekleri ısrarla tavsiye ederim.  Değişik  oluşundan, lezzetinden vs…  Bu böreği de “Mutlaka denenecekler” kategorisi altında düşünmek lazım. “Ben bir şey biliyorum da söylüyorum.” diye bir latife yapsam da olur.:) 

 Girizgahı  bu kadar uzatırsam tarifi yazmaya hevesim kalmayacak.

31082008_177
Hamur Malzemeleri:
  • 300 gr. un
  • Yarım paket yas maya
  • 1-2 kaşık sıvı yağ
  • 1 tatlı kaşığı şeker
  •  1 çay kaşığı tuz
  • Yeterince su

Üzerine:

  • 250- 300 gr. lor veya tuzsuz herhangi bir peynir
  • 150 gr. şeker
  • 1 yumurta
  • 1 yemek kaşığı dolusu oda ısısında tereyağ

Yapılışı:

  • Hamur yoğurulup mayalanmaya bırakılır.
  • Diğer tarafta içini  hazırlamak için tereyağı eritilir ve diğer malzemelerle karıştırılır.
  • Mayalanan hamurdan yumurtadan küçük bezeler koparılarak uzun pide hamuru (elips şeklinde)  şeklinde açılır.
  • Açılan hamurlar yağlanmış veya kağıt serilmiş tepsiye ikişer tane konur.
  • Hamurun üzerine iki kaşık kadar peynirli içten konarak düzgünce yayılır. ( İçin miktarını zevkinize göre ayarlayın.)
  • Hamurun kenarları içe doğru 1-2 cm. katlanıp bastırılır ve uçlarına su sürülerek yapıştırılır.
  • 200° de kızarana kadar pişirilir.

"5 Çayına Lokmalık Minik Tatlar" Etkinliği ve Çikolatalı Macaronla Macaron Olayına Serbest Dalış:)

 

Bu makaronları Sevgili arkadaşım Seval’in 5 Çayına Lokmalık Minik Tatlar etkinliğine gönderiyorum.  Kolay gelsin arkadaşım…

 Kafayı makarona taktım! Bir deneme, ikincisi derken püf noktalarıyla olayı aşağı yukarı kavradım sayılır. Kavradım kelimesi biraz abartılı mı acaba? Ama aslında makaronu yapmanın çok zor olduğu fikri abartılı bence. Mesela eteklenmesi çok zor gibi anlatılıyor okuduğum bir çok kaynakta. Ama eteklenmesinin en büyük sebebi, makaronların yeterince kuruyup kabuk bağlamaları. Isının etkisiyle pişmeye başlayınca, kuruyan kabuğu delerek yukarı doğru kabaramıyorlar  ve altta kalan yumuşak taraftan alta doğru yayılmaya  başlıyor. Bu da üstünü pürüzsüz altını eteklenmiş olarak gösteriyor. Bildiğimiz kurabiyeler nasıl üste doğru kabararak pişiyorsa, bunlarda tam tersi alttan genişleyerek kabarıyor.

Ayrıca kabuk bağlamaları için öyle uzuun saatlere de gerek yok. Alın elinize saç kurutma makinesini, pratikliğin keyfini çıkarın.:) (Bu konuyu tarif bölümünde ayrıntılı olarak yazdım.)

Veya bademin çok çok ince çekilmesi ve pudra şekeriyle elekten geçirilmesini de kesin bir kural olarak düşünmüyorum. Bademin ince çekilmesi üst yüzeyin pürüzsüz olmasını sağlıyor ama, pürüzlerin de çok zararı yok bence. Hani imkanı olmayanların da yapabilmesi açısından.

Aşağıdaki makaronların bademlerini çok ince çekmediğim gibi, pudra şekeriyle karıştırarak ta birlikte ikinci bir öğütmeden de geçirmedim. Hatta eledikten sonra elekte kalan biraz daha büyük parçaları da içine kattım. Ben bu konuda uzman değilim ve sadece kendi edindiğim tecrübeleri paylaşıyorum.
Ama tadı konusunda söylenenler abartıdan ziyade yetersiz belki.  Tadı daha önce yediğim Hiçbir şeye benzemiyor. Yedikçe dur denemeyen bir lezzet. Dolapta makaron varsa buzdolabından aşırmalarda artış olabilir ben den söylemesi.:))
Sözün özü: Korkmayın ve hemen deneyin, bu lezzetin tadına varın. Aklınıza takılan noktalarda sorularınızı rahatlıkla bildiğim kadar cevaplarım.

Zinnur‘ dan aldım. O ben den daha usta olduğundan bir de onun tarifine göz atın isterseniz.

100_29151

  Malzemeler:

  •  70 gr.  ince çekilmiş badem
  • 115 gr. pudra şekeri
  • 3 kaşık kakao
  • 2 yumurta beyazı
  • 5 kaşık şeker
  • Bir fiske tuz

Dolgusu:

  • 60 gr. çikolata
  • 40 gr. tereyağı
  • 1/2 bardak sıvı krema

Yapılışı:

  • Yumurta akları mikserin hızlı ayarıyla çırpılır.
  • Köpük görüntüsünü alana kadar çırpmaya devam edilir ve yavaş yavaş şeker eklenmeye başlanır.
  • Beş kaşık şeker her seferinde birer kaşık olmak üzere yedire yedire yumurta aklarına katılır ve çok sert bir kıvama ulasana kadar çırpılır.
  • Bu aşama da normal beze hazırlandığı gibi orta sertlikte bir köpük oluşunca çırpmayı kesmeyin. Yeterince sertleşti sanarak bu hatayı yaptım ve  sonuç hoş değildi. Çırpmaya devam ederek daha sert bir köpük oluşmasını sağlayın. Ben süre vermeyeceğim çünkü belli bir süreye sadık kalmadım. İlk yapışınız da olması gereken kıvamı anlamak için Zinnur’un verdiği süre olan 2 dakikayı ortalama olarak kullanabilirsiniz.
  • Diğer tarafta kakao, pudra şekeri ve badem tozu elekten geçirilir. (Ben bu işlemi ikinci yapışımda uygulamadım.)
  • Yumurta akları, toz karışıma yavaş yavaş iyice birbirine karışana kadar yedirilir.
  • Hazırlanan karışım sıkma torbasıyla kağıt serilmiş tepsiye bir eu ( ya da 1 ytl.) büyüklüğünde sıkılır ve tepsiyi birkaç kez tezgahınıza vurarak içlerindeki hava kabarcıklarının çıkmasını sağlanır. Eğer üzerileri pürüzsüz bir hal almadıysa elinizi hafifçe ıslatıp sıkmadan kaynaklanan tepecikleri düzeltin.
  • Bu arada kremasını hazırlamak için sıvı kremayı kaynama noktasına getirin ve ocaktan alıp çikolatayı ekleyin.
  • İlk sıcaklığı çıkınca tereyağını katın ve iyice pürüzsüz bir hal alana kadar çırpın.
  • Tepsiyi el değmeyen bir yere kaldırarak makaronların kabuk tutmasını bekleyin. Ben size küçük bir sır vereyim: Ben saç kurutma makinemin soğuk ayarında yaklaşık yarım metre uzaktan elimle kontrol ederek kabuk tutmasını kolaylaştırdım. Dikkat edin sadece esinti gibi olsun hızlı üfürerek şekillerini bozmayın. Üzrelerine dokunduğunuzda elinize yapışmayacak bir kıvamda olmalı.
  • Önceden ısınmış 175° deki fırında 10- 12 dakika pişirin. Ama bu süreyi sakın aşmayın.
  • Tamamen soğuyan makaron kurabiyelerinizi şekil ve büyüklüklerine göre eşleştirin ve hazırladığınız kremadan 1 tatlı kaşığı kadar birinin üzerine koyun ve diğer kurabiyeyi üzerine kapatın.
  • En az 4-5  saat buzdolabında ağzı kapalı bir kutu içinde bekletin ve ondan sonra tüketin.

Lezzet avcılarına ısrarla tavsiye ederim.

Cuma Yazıları – Endonezya Nasıl Müslüman Oldu? / Kış Kısırı

Tüm inananların cuması mübarek olsun… 

Kendi halinde bir tüccardı. Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endonezya’ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada devam ettirdi. Kumaşları kaliteliydi. Tam da halkın aradığı cinstendi. Kendisi de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi. Bir gün geç geldi iş yerine. Eleman iyi bir kâr elde etmişti sattığı mallardan. Merak etti, sordu:

– Hangi kumaştan sattın?

-Şu kumaştan efendim.

-Metresini kaça verdin?

-On akçeye.

-Nasıl olur?” diye hayret etti,

-Beş akçelik kumaşı on akçeye nasıl satarsın? Bize hakkı geçmiş adamcağızın. Görsen tanır mısın onu?

Eleman gitti, müşteriyi buldu, getirdi. Dükkan sahibi müşteriyi karşısında görür görmez, helâllik istedi ve fazla parayı müşteriye uzattı. Müşteri şaşırmıştı. Böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyordu.

-Ne demekti hakkını helâl et?

Olay kısa sürede dilden dile dolaştı. Çok geçmeden kralın kulağına kadar vardı. Sonunda kral kumaş tüccarını saraya çağırdı. Kral sordu:

-Sizin yaptığınız bu davranışı daha önce biz ne duyduk, ne de gördük. Bunun aslı nedir?

-Ben, dedi tüccar, bir Müslüman’ım. İslâm dini böyle emreder. Müşterinin bana hakkı geçmişti. Dolayısıyla kazancıma haram girmişti. Ben sadece bir yanlışı düzelttim.

Kral,  İslâm nedir, Müslümanlık nedir? gibi peş peşe sorular sordu. Birer birer sorularını cevapladı. Kral ilk defa duyuyordu böyle bir dinin varlığını. Fazla zaman geçirmeden İslâm’ı kabul etti. Daha sonra kısa süre içinde de halk Müslüman oldu.

250 milyonluk nüfusa sahip olan bugünkü Endonezya’nın Müslümanlığı kabul etmesindeki sır sadece beş akçelik kumaştı. Yapılan tek şey vardı sadece: İnandığı gibi yaşamak, sahip olduğu güzellikleri çevresiyle paylaşmaktı. Efendimizin müjdesi herkese açık: “Doğru ve güvenilir tüccar, kıyamet gününde peygamberler, sıddıklar (doğrular) ve şehitlerle beraberdir.” Yani, asıl etkili olan söz dili değil, hal diliydi. Konuşmaktan çok yaşamaktı. Anlatmaktan ziyade davranış dilinin devreye girmesiydi.

Kış Kısırı

Kış bitip de turşular tükenmeden bu kısırı sizinle paylaşmalıyım. Kısırı herkes gibi ben de çook severim.  Yazın bereketiyle çeşit çeşit sebzeler kullanılabilir ve tadına doyum olmaz. Ama kış için aynı şeyi söyleyemeyiz, çünkü malzeme listesi hem azalır hem normalden daha faklı bir maliyeti olur. Ancak ev deki malzemeleri kullanarak unutamayacağınız bir lezzette kısır da yapabilirsiniz. Ben bu tarifi Rabia’ da görmüştüm. Bir komşusu yapmış ona da.

bild_0921

Malzemeler:

  • 2 bardak simit ( İnce bulgur) Bulguru kişi başına yarım bardak olarak ayarlayın.
  • 2 domates
  • 1 kuru soğan ( Taze de olabilir.) Ben sarımsağı da soğanı da kuru kullandım.
  • 2-3 diş sarımsak ( Yine taze sarımsak da kullanılabilir.)
  • Bir miktar maydanoz
  • 1 kase doğranmış lahana turşusu ( Ev de olan baş ka bir turşu da olabilir, ben patlıcan turşusu bile koydum.)
  • 1 yemek kaşığı karışık salça
  • 1 tatlı kaşığı kuru sumak
  • 1 tatlı kaşığı kuru nane
  • 1 çay kaşığı köfte baharatı
  • Yeterince sıvı yağ ve zeytinyağı karışımı
  • Karabiber, tuz, pul biber
  • 1 yemek kaşığı limon kabuğu rendesi veya rende yerine  minik doğranmış limon kabuğu
  • Limon suyu

Yapılışı yaptığınız diğer kısırlarla aynı. Bir fikir de ben den olsun: Yağını önceden kızdırıp da pul biberi atıp kokusu çıkınca kavrulmuş yağı kısıra katarsanız ,kısırın salatamsı çiğ tadını önlemiş olursunuz.

Başka yerlerde yediğim kısırlar da çoğu  zaman aynı manzarayı görüyorum. Yeşillikleri pörsümüş ve sasımaya yüz tutmuş. Tane tane olması gerekirken, sulu, renksiz ve tatsız. Adeta pişmiş kısırlar…

Kısır yaparken kabaran bulgura önce salça, baharat ve yağını ilave edip güzelce malzemeyi birbirine yedirin. Daha sonra yeşilliklerini ve limonunu ekleyin. Böylece yeşillik, domates  vs.  malzeme diri kalacaktır.

Şimdiden afiyet olsun…

Lavantin' den Mis Gibi Çörek

Hamurla oynamayı çok sevdiğimden, hamur isi yaparken  geliştirmeler yapmayı çok seviyorum. Teknik ve malzemede oynamalar çok farklı tatlar ortaya çıkarıyor. Bu çörek uzun bir süre zihnimi kurcaladı ve sonunda hayata geçirdim. Kat kat ve mis gibi tereyağ kokusu insani yemeye davet ediyor.  Biliyorsunuz  çok beğenmediğim tarifleri vermiyorum. Bu çörekler de gerekten denenmesi gereken nefis ikramlıklar.
yemek_004

  Hamur malzemeleri:

  • 1 kutu sıvı krema
  • 2-3 kaşık sıvı yağ
  • 1 yas maya
  • Tuz
  • 3 kaşık seker
  • Mayayı eritmek için 1 bardak su
  • 1 yumurtanın beyazı  (sarisi üzerine sürülecek)
  • Aldığı kadar un

Hamurun üzerine sürmek için 200 gr oda ısısında tereyağ.

Yapılışı:

  • Hamur hazırlanıp mayalanmaya bırakılır.
  • Mayalanan hamur iki bezeye ayrılıp her beze fazla bastırmadan yarim cm. kalınlığında açılır
  • Tereyağının yarısı açılan hamurun üzerine eşit bir sekil de sürülür.
  • Bu asama da seker, çekilmiş fındık veya ceviz gibi eklemeler yapabilirsiniz.
  • Yağ sürülen hamur bir ucundan baslanarak sarılır.
  • Rulo seklindeki hamur iki parmaklık parçalara kesilip buzdolabına konarak yarim saat bekletilir.
  • Diğer bezeye de ayni işlem uygulanır.
  • Buzdolabından aldığınız hamurların bıçakla kesilen iki ucundan tutarak bu uçları büzülür.
  • Rulonun katları en dışta kalan üst  katin içinde kalacak şekilde büzülüp, iki uçtan içine doğru bastırılır.
  • Yağlanmış tepsiye dizilerek yumurta sarisi sürülür ve 15- 20 dak. tepsi mayası beklenir.
  • 200° de pişirilir.

Cuma yazilari – Fransa Bize Hayranlik Duyardi / Patetes Sulusu

Ümmeti Muhammet’in cumasi mübarek ve bereketli olsun.  

Bu hafta, uzun zaman önce okudugum bir kitapdaki bu yaziyi paylasmak istedim sizinle.  Osmanli’nin Avrupa’ya atadigi ilk büyük elci bakin nasil karsilanmis. Artik gülünc mü dersiniz, aglamakli mi, yoksa yazik mi bize?… Karar sizin. 

    Geçtikleri yerlerdeki halka önceden duyuru yapıldığından halk yol boyu sıralanmış ve “Yaşasın Büyükelçi, Yaşasın Osmanlı Devleti!” şeklinde tezahüratlarda bulunmuştur.      Nihayet 24 Haziran günü, Osmanlı Büyükelçisi Seyyid Ali Efendi Paris’e girmiş, Paris’te ancak önemli krallara yapılan büyük devlet töreniyle karşılanmıştır. (Fransız yazar Maurice Herbette, o zamana kadar Paris’i ziyaret eden Rus Çarı Deli Petro’ya bile böyle bir ilgi gösterilmediğini özellikle belirtiyor.) 

    Herhalde bunun sebebi, Ali Efendi’nin, Osmanlı Devleti tarafından bir Avrupa başkentine tayin edilen ilk büyükelçi olmasıydı. 

    Ali Efendi’nin Paris’e gelmesi halkı öylesine etkilemiştir k, evinin önü mahşere dönmüştür. Parisliler , Osmanlı Büyükelçisi’ni pencerede olsun görebilme umuduyla geceli- gündüzlü evinin önünde beklemişlerdir. Ayrıca oturduğu mahalledeki ev fiyatları aniden astronomik seviyeye yükselmiştir. Çünkü Osmanlı Büyükelçisi’nin evine yakın evde oturmak bir statü göstergesi olmuştur. 

    Paris halkı bu değişmeden çok etkilemiş, özellikle Parisli kadınlar başlarına kavuk takmaya, Osmanlı şalvarı ve Anadolu fistanı giymeye, hilal şeklinde mücevherler kullanmaya başlamışlardır,kısacası Osmanlı Büyükelçisi’nin kılık kıyafetini taklide yönelmişlerdir. Paris caddeleri, Osmanlı kıyafetine girmiş Parisliler yüzünden İstanbul caddelerine bezenmiştir. Böylece Paris’te bir “Türk modası” olmuştur. (Çoktandır biz onların giyim kuşamını taklit ediyoruz.) 

    Büyükelçi sıcak yerlerde yelpaze kullandığı için herkes yelpaze kullanıyor, pek çok kişi de yelpazesine Büyükelçi’nin resmini çizdirip ayrıcalıklı görünmeye çalışıyordu. Büyükelçi’nin oturduğu mahalle ise, Maurice Herbette’in kaydına göre, “Türk mahallesi”ne dönüşmüştü. 

    Büyükelçi her yere davet ediliyor, gittiği tiyatrolar ağzına kadar doluyor, Büyükelçi’nin bulunduğu locanın çerçevesindeki locaların fiyatı ise ikiye, hatta üçe katlanıyordu. O kadar ünlüydü ki, artık ona “Paris Kralı” diyorlardı.

Biz Osmanlıyız / Yavuz bahadıroğlu

Patataes Sulusu 

Annemin güzel yemeklerinden, daha dogrusu Antep’in yemeklerinden  biri olan patates sulusunun tarifini verecegim size.  Saniyorum ki, bir cok yerde biliniyor ama bir de bizim nasil yaptigimiza bir göz atin: 
 
 

  Malzemeler:

  • 5-6 tane patates.
  • İsteğe bağlı 250 gr. orta yağlı kuşbaşı et ( Ben kullanmadım.)
  • 1 büyük soğan
  • 1 yemek kaşığı karışık salca
  • Tuz, karabiber

Yapılışı:

  • Kuşbaşı et kendi yağında bir süre kavrulup doğranmış kuru soğan ilave edilir.
  • Soğanlar da bir süre kavrulup salca eklenir.
  • Salçanın kokusu çıkana kadar orta ateşte karıştırılan malzemenin üzerine 4-5 bardak su ilavesi yapılır ve kaynamaya bırakılır.
  • Patatesler soyulup iri küpler seklinde doğranır.
  • Yemeğin suyu etler iyice pişene  kadar kaynatılıp patatesler konur, patatesler yumuşayana kadar pişirilir. ( Ben etlerin geç pişmesinden et koymuyorum. Tamamen benim tembelliğimden yani.:) )
  • Karabiber ve tuzu konup bulgur ya da pirinç pilavıyla servis yapılır.

.

Kakolu Kurabiye

WordPress’ den herkese merhaba.  Blogumu takip eden dostlara karşı biraz sorumsuzca davrandığımın farkındayım. Uzunca bir zamandır güncelleyemiyor, hatta yorumlara dahi cevap yazamıyorum. Bazı şeylerin üst üste gelmesinden oluşan bu aradan dolayı üzgünüm ama, inşallah artık herseyin eski haline döneceğini ümit ediyorum.

WordPress’e geçişimle ilgili sorular aldım. Nedenini merak eden arkadaşlar olmuş. Aslında nedeni bir çok blogcuyu Blogger’den ayıran sebeple ayni. Destekçisi olmak istemediğim bir zihniyete ait çünkü. Bologger’ deki bloglar ücretsiz sağlanan hizmetler olarak da düşünülebilir ama, ben artık bu servisi kullanmak istemiyorum. Bu benim kişisel görüşümdür. Üstelik ben aylar öncesinden beri böyle bir taşınmayı planlıyordum zaten. Sadece gerçekleşmesi için bir adim daha attım o kadar.

  Bu gün vereceğim tarif hem göze hem damağa hitap edecek hoş bir kurabiye tarifi. Çikolatalı, fındıklı, kıtır kıtır nefis bir tat.

                                                  100_2989

  Malzemeler:

  • 50gr. fındık (çekilmiş)
  • 200gr. tereyağ/margarin
  • 100gr. pudra şekeri
  • 50gr. bitter çikolata (rendelenmiş)
  • 1 yumurta sarısı
  • 1 çorba kaşığı süt
  • 1 çorba kaşığı kakao
  • 300gr. un

Yapılışı:

  • Çikolata ve tereyağını benmari usulüyle eritip şekeri ilave ettim.
  • Çikolatalı karışıma diğer malzemeleri de katip yoğurdum.
  • Plastik bir falyaya sardığım hamuru bazen tezgaha bastırarak bazen elimle düzelterek uzun bir dik dörtgen oluşmasını sağladım.
  • Buzdolabında 20 dakika beklettim.
  • Buzdolabından çıkarıp keskin bir bıçakla 1 cm. den daha ince olacak şekilde dilimleyip yağlanmış tepsiye dizdim.
  • Önceden ısıtılmış 180° de pişirdim.