Düdüklü Tencerede Bulgurlu Kabak Yemeği

Bir atasözü vardır: “Allah sevindireceği kuluna önce eşeğini kaybettirir, sonrada buldururmuş.”diye.
Bende aynen bu durumu yaşadım. Son iki yıldır düdüklü tenceremin kapağındaki buhar gösretgesi çalışmıyordu. Değiştirmeyede kıyamıyorum, çünkü içini tamamen söküp baktım ama bir sorun yok. Belki düzelir diye bekliyordum. Geçen gün kapak kilitlendikten sonra ısıyı düşürüp ezbere bir süre bekledim, göstergesiz de belki pişirmeyi başarırım diye tekra bir deneme yaptım. Buhar dolup kapak kilitlenince altını kıstım ve takibe geçtim. Bir süre sonra takibide bırakıp ayrıldım başından. Geri döndüğümde gözlerime inanamadım gösterge tekrar harekete geçmişti :))) O günden beri sık sık kullanıyorum ve çok memnunum tenceremden.:) 3 dakikada yani ben cacık yapana kadar yemeğim pişmişti. Yani artık tencere yemekleri yaparken için hiiç acelem yok.:)

1392
MALZEMELERİ:

  1. 4 kabak
  2. 1 soğan
  3. 2 diş sarımsak
  4. Maydanoz
  5. 1 tatlı kaşığı salça
  6. 1/2 bardak bulgur
  7. Tuz, karabiber

YAPILIŞI:

  1. Sebzeler doğranıp tencerenin içine konur.
  2. Salça yarım bardak suyla sulandırılıp tencereye ilave edilir.Baharatları eklenerek ocağa konur.
  3. Kaynadıktan sonra tencerenin ağzı kapatılır.
  4. Kapak kilitlendikten 3 dak. sonra ateşten alınır.
  5. İlk sıcaklığı çıkınca buharı çıkarılıp kapak açılır.

Benim tencerem AMC (Secuquick) pişirme talimatınıda ona göre yazıyorum. Diğer düdüklü tencerelerde nasıl olduğunu bilmiyorum. Sizler kendi tencerenize göre ayarlayın.

“Yönetim Ne Zaman Çöker?”

Osmanlı’nın muhteşem zamanlarıdır. Kanunî Sultan Süleyman devletin akıbetini düşünür; günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı diye. Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur alim Yahya Efendi’ye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu Yahya Efendi’ye gönderir. Mektupta

“Sen ilahi sırlara vakıfsın. Bizi de aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğullarının akıbeti nasıl olur? Bir gün izmihlale uğrar mı? “
Mektubu okuyan Yahya Efendi’nin cevabı çok kısa ve şaşırtıcıdır;

“Neme lazım be Sultanım!”
Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultan Süleyman buna herhangi bir mana veremez. “Acaba bu cevapta bizim bilmediğimiz bir mana mı vardır?” diye düşünür. Nihayet kalkar Yahya Efendi’nin Beşiktaş’taki dergahına gelir ve der ki:
– Ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, sorumu ciddiye al. Yahya Efendi şöyle bir bakar:
– Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuz üzerinde iyice düşündüm ve kanaatimi size açıkça arz ettim.
– İyi ama ben bu cevaptan birşey anlamadım. Sadece “Neme lazım be sultanım” demişsiniz. Sanki beni böyle işlere karıştırma der gibi. Yahya Efendi bu cevaptan sonra şu müthiş açıklamasını yapar:
– Sultanım! Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık şayi olsa, işitenlerde ‘neme lazım’ deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil çobanlar yese, bilenler de bunu söylemeyip sussa, fakirlerin, yoksulların, muhtaçların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başka kimse işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halka hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir… Bunları dinlerken ağlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder. Sonra da Allah’a kendisini ikaz eden bir alim olduğu için şükreder. Bu türlü ikazlardan geri kamması için tembih ettikten sonra oradan ayrılır. Mektup Topkapı Sarayı’nda sergidedir.

Semerkend Mayıs 2005 sayı:77 S.33

RECEBİ ŞERİF

Üç ayların ilki olan recep ayına girdik. Yine tatlı bir heyecan ve bekleyiş içinde ramazanı bekliyoruz. Bizlere bu mübarek ayları yaşama fırsatı ve süresi veren rabbime şükürler olsun. Bu aylarda ne gibi ibadetlerin makbul olduğunu araştıralım , en verimli şekilde ihya edelim inşallah.

Kıymetini bilen herkesin recebi şerif’i Mübarek olsun. Bilmeyenlerde bu güzel günler hürmetine bilmeyi nasip etsin rabbim.

Limonlu Tart

Tartım bir acayip tarif! Nedeni ise belki de hiç kimsenin denmediği bir yöntem kullanmış olmam. Sanırım hiç kimse tencere de pişen malzemeye kabartma tozu ekleyerek tart pişirmemiştir. Yani tartın dolgusu tamamen köpük şeklindeydi. Peki farkı ne oldu? Daha önce bu tür tart hazırlamadığım için, diğerlerinin nasıl olduğunu bilmiyorum. Dolayısıyla, farkını denerseniz sizden öğrenirim.

 

bild_042

Hamur malzemesi:

  1. 200 gr. un
  2. 120 gr. margarin
  3. 65 gr. pudra şekeri
  4. 1 paket vanilya

İç dolgusu:

  1. 180 gr. şeker
  2. 1 paket vanilyalı puding
  3. 1/2 bardak limonsuyu
  4. 1/2 bardak su
  5. 2 kaşık un
  6. 2 yumurta
  7. 1 kaşık limon kabuğu rendesi
  8. 1 paket vanilya
  9. 1/2 paket kabartma tozu

YAPILIŞI:

  1. Hamur hazırlanıp yarım saat buzdolabında dinlendirilir.
  2. Buzdolabından alınan hamur unlanarak açılıp, kelepçeli kalıba yayılır.
  3. 180° de kendini toparlayana kadar kızartmadan pişirilir.
  4. Diğer tarafta dolgu malzemesi kabartma tozu ve vanilya hariç karıştırılıp kıvamlı bir şekilde pişirilir.
  5. Son aşamada vanilya ve kabartma tozu eklenir, sürekli karıştırarak kısa bir süre daha pişirilir.
  6. Pişirilen köpük fırındaki tart hamurunun içine tamamen dolduracak şekilde konur.(Hatta ben taşabilecek kadar çok doldurdum, ama kabartma tozu yeterince kabardığı için fırında bir kez daha kabarmadan direk pişmeye geçti.)
  7. Tart tekrar sıcak fırına konur, hamur ve üzeri pişene kadar fırınlanır.

Biz de Çok Şaştık

Mabeynci Ragıp Ağa, Paşa olarak valiliğe atanmış. Göreve başlamadan önce büyük adamlara uğrayıp, onlarla vedalaşmak istemiş. Uğradıkları arasında emekli olduktan sonra yalısında istirahata çekilen Sadrazam Koca Hüsrev Paşa da varmış. Hüsrev Paşa, ziyaretine gelen Ragıp Paşayı:
“Buyurunuz Ragıp Ağa,” diye karşılamış. Sohbet boyunca Ragıp Paşaya, Koca Hüsrev Paşa,devamlı Ragıp Ağa diye hitap ettiği için Ragıp Paşa, içinden herhalde Paşaya, Paşa olduğumua nlatamadım demiş ve Paşa olarak atandığını bir kez de şöyle anlatmayı denemiş: “Paşam, Efendimiz, bendenizi huzura çağırıp; ‘Sana vezirlik verdim, artık paşa oldun,” deyince öyle sevindim ve öyle şaştım ki anlatamam.
” Sadrazam bu kez de şöyle demiş:”Evet, Ragıp Ağa oğlum. Size vezirliğin verilmesini işittiğimizde biz de çok şaştık.”

Nasıl Bilir? – Cuma Yazıları

Cumanın değerini bilen herkesin cuması mübarek olsun. Bilmeyenlerede rabbim bilmeyi nasip etsin.

Biri Hz. Aişe Validemize sormuş: “Ey Mü’minlerin annesi, bir insan kendisinin iyilerden olduğunu nasıl bilir?”
Hz. Aişe Annemiz: “Kendisinin kötülerden olduğunu bildiği zaman,” diye cevap vermiş. Bunun üzerine aynı şahıs: “Peki kendisinin kötü insanlardan olduğunu nasıl bilir?” diye sormuş.
Hz. Aişe Annemiz bu kez de şöyle demiş: “Kendini iyilerden gördüğü zaman.”

Resim Sevgim Depreşti

Bu gün için niyetim yemek tarifi yayınlamak olsda, ani bir fikir değişikliği yaptım. Dün hilal tv. de gördüğüm ressam bir hanım, uzun zamandır bastırdığım resim yapma isteğimi yeniden ortaya çıkardı. Daha doğrusu kendimi daha fazla tutamadım, dün gece hemen malzemeleri masaya yayıp başladım ilk resmi yapmaya. Bir kaç saat içinde duvarlarım için yeni bir resim meydana geldi. Tabiki ben, 1,5 sene gibi bir aradan sonra çocuk gibi sevindim. Az öncede ikinci resmimi bitirdim ve neden başka resimler yayınlamadığımı soran arkadaşlarım için hemen yayınlamak istedim.

142

142a