Cuma Yazıları / Muhabbet Fedaileri

Tüm dost ve takipçilerimin cuması mübarek olsun.

Bir Cuma vakti cemaat tek tük camiye girmekte.
Meshur Imam Abdürrezzak Hoca kürsüde..
Girenlerin arasinda Hizir (a.s) da var.
Hz. Hizir genç ihtiyar arasinda onlardan biri gibi gidiyor, bir kösede oturuyor.
Kürsüde imam sohbete basliyor, çok feyizli bir sohbet oluyor.
…Hizir (a.s)`in yanina kirklarinda bir adam gelip oturuyor.
Cami yavas yavas dolmakta.
Adam, bir müddet sonra uyuklar bir vaziyette sallaniyor, ha uyudu ha uyuyacak..
Hizir (a.s) adami dürtükleyip:
“Bu sohbet kaçmaz, uyuyacaksin.”der.
Adam:
“Uyumam, beni rahat birak.”diye cevap verir.
Hizir (a.s) ses etmez; ancak sohbet de çok feyizlidir.
Adam ha uyudu, ha uyuyacak bir durumdayken, Hz. Hizir bir daha dürtükleyerek:
“Uyuyacaksin, dedim!”
Adam:
“Ben de sana uyumam, beni rahat birak, dedim!” der ve ekler:
“Biz feyzimizi Abdürrezzak`tan degil, Rezzak olan Allah`tan aliyoruz. Rahat birak beni.
Yoksa, senin Hizir oldugunu söylersem, bu cemaatten yakani zor kurtarirsin.
“Hizir (a.s) susar ve gözlerini kapar, boynunu büker Allah`a yönelerek:
“Ya Rabbi! Bu nasil istir, bendeki listede bu zatin ismi yok! “
Cenab-i Hak lisan-i münasiple cevap verir:
“Ya Hizir! Sana verdigim liste beni sevenlerin listesidir.
Bir de bende bir liste var ki, o da benim sevdiklerimin listesidir.”

Antep Gezisi…

 Tüm dost ve takipçilerimi Allah’ın selamıyla selamlıyorum. Dışarıda güneşli güzel bir hava var insan ev de olmak istemiyor. Şu na da 21 güncük olan askerli vazifesi için vatan da olan eşim halinden şikayet ederken “Dışarısı güzel içerisi kötü! Dışarısı güzel içerisi kötü” deyip duruyordu.:)) yani dışarı her bakımdan güzel.

Antep yemekleri sayfası olarak çook eksiklerimin olduğunu fark ettikçe harekete geçmeliyim deyip harekete geçeceğime oturmayı tercih ediyorum. Ama bu tembelliğin bu durgunluğun bir sebebi var. Şimdi açıklamayacağım ve inşallah yakında vereceğim hoş bir sürprizim var. Bu sürpriz bir tarafa elimde miadını doldurmak üzere olan  Antep resimlerini artık sizinle paylaşmalıyım. Geçen yıl çekilen bu resimlere her baktıkça üzerimde bir dağ varmış gibi ağırlığını hissettim. Nedeniyse resimlerle birlikte yazacağım iki satır yazıyı acep nasıl yazsam düşüncesiydi. İnşallah bölüm bölüm Antep’in bazı güzel mekanlarını tanıtarak size oraların havasını koklatmaya çalışacağım.

Burası görüntüden de anlaşılacağı üzere G.Antep kalesi. Ancak size göstermek istedeğim sadece kalenin dış görüntüsü değil…Gaziantep Büyükşehir beldiyesi tarafından açılan Gaziantep Savunması Kahramanlık Panoraması Müzesi. Bu güne kadar Antep kalesi atıl bir şekilde adeta halktan saklanmıştı. Ancak artık Antep ehil ellerde görünüyor.

Kalenin kapısına bu yükseklikten ve yol boyunca dikilen heykelleri geçerek varıyorsunuz. Hoş heykelleri çok sevmedim ama sunulan bu güzellikler karşısında o kadarına da razı oluyor insan.

Kalenin içinde hazırlanan galeri de  62 adet heykel, 37 adet yüksek kabartma rölyef, 13 adet büst, 130 adet portre, haritalar, krokiler ve bilgi panoları ile muhteşem bir tarihi anlatım yapılmış. Sık sık yerleştirilmiş ekranlarda Antep kurtuluşunu anlatan belegeseller gösteriliyor.

Bir savaş verilmiş, canlar, nice canlar yitirilmiş ancak bu kahramanlık gereğince sonraki nesillere aktarılmamış. Okul kitaplarındaki kısacık bahislerden başka kendimizden bihaber büyüdük. Oysa gerçekten bu direnişi öğrenen herkes gibi, biz de sıkıntı ve yokluk içinde imkansızlıklarla ama dimdik bir duruşla verilen mücadeleyi öğrendiğimizde göz yaşlarımızı tutamadık.

Antep den kalasikleşmiş bir görüntü, şerbetçilerimiz… Harika tadıyla tepemizdeki 30-40° lik sıcakta buz gibi meyan şerbeti… Olsada içsek…

Cuma Yazıları / Minberdeki Sır!

Tüm dostların cuması mübarek olsun… Bu gün posta kutumda sevdiğim bir dosttan Çiğdem’den gelen hoş bir yazı vardı. Güyel arkadaşıma çok teşekkür ediyorum.

Ecdadın dünya hayatında da  kadar önde olduklarının bir ıspatı olan bu yazıyı sizinle paylaşmak istedim.

BURSA (İHA) – 670 yıllık tarihî Ulu Câmii’nde yapılan rölöve çalışması sırasında, Osmanlı’nın ilim ve sanatta ne kadar ileri gittiğini gösteren belgeler bulundu. Câminin dünyada bir benzeri bulunmayan ahşap minberindeki motifler, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın desteğiyle en ince teferruatına kadar Nakkaş Mimar Semih İrteş başkanlığındaki bir ekip tarafından çizildi. Ahşap motif ve sedef kakmaların kaybolmasına yol açan minberin üzerindeki 12 kat vernik ve cila, özel yöntemlerle kazındı.

Böylece minberin motifleri net bir şekilde ortaya çıkartıldı. Çalışma sırasında açığa çıkan müthiş detaylar ise herkesi hayrete düşürdü.

Tarihî minber üzerine, güneş sisteminin günümüzde tespit edilen uzaklıklarına göre resmedildiği görüldü. Güneş sistemindeki gezegenler ile dünyanın etrafında döner hâlde resmedilen ayın dışında, Plüton’un metal olarak ve gezegenlerden ayrı bir yerde nakşedilmesi dikkati çekti. Gezegen mi yıldız mı olduğu günümüzde dahi tartışılan Plüton’un, minberde diğer gezegenlerden farklı bir maddeden yapılması, bugünkü tartışmalara o zamandan cevap bulunduğunu gösteriyor.

Nakkaş Mimar Semih İrteş, dünyanın döndüğünü söylediği için engizisyon mahkemesince öldürülen ve astronominin kurucularından biri olduğu iddia edilen İtalyan Galileo’dan tam 230 yıl önce, 1396 yılında, Osmanlı alimlerinin verdiği projeye göre yapıldığı anlaşılan minberdeki motiflerin hayret verici olduğunu söyledi. İrteş, “Biz Ulu Câmii minberinin ahşap motiflerindeki 2-3 katlı parçaların nasıl yapıldığına, minberin geçmeli olarak nasıl birleştirildiğine kafa yorarken, güneş sisteminin nakşedildiğini görünce hayrete kapıldık. Bu, Osmanlı alimlerinin ve sanatkârlarının zirvede olduklarını gösteren muhteşem bir eser.” dedi.

Fasulyeli Nohutlu Dövme Çorbası

Tüm dost ve takipçileri Allah’ın selamıyla selamlıyorum. Biraz hastalık biraz yorgunluk derken kendimi bilgisayarın başına biraz zorda olsa atabildim. Daha önce de bahsetmiştim bir yılı aşkındır her sabah ve her akşam bir bardak suya elme sirkesi katıp içiyorum ve bu zaman zarfında elhamdülillah grip vs. yanımdan bile geçmedi. Son iki haftadır o veya bu sebepten ihmal etmiştim ki, boğazımdaki yanmayla kendime geldim. Bundan sonra aksatmamlı artık bir köşeye yazmalı…

Yaklaşık iki ay önce küçük bir ev kazası geçirmiştim ve ayağımda hafif bir morluk ve ağrıyla altlattığımı düşünüyordum. Bir süre sonra morluk yerini sertliğe ve bıraktı ve çok hafif ağrılı ve hafif ateşli bir kitleye dönüştü. Aradan iki hafta geçtiğinde normal olmayan birşeyler olduğunu fark ettim ama ihmalkarlığımdan doktora gitmedim. Ev doktorunda rutin kan testini yaptırdığımda kanımda yüksek miktarda iltihap çıkınca anladık ki, o kitle iltihaplı olabilir… Tabi antibiotik aldım ama ona rağmen ağrısı daha hafiflesede sertlik kaybolmadı. Geçen hafta ayağımı göstermek için cerraha gidince durumu öğrendik…doktor kemiğin üzerinde kan toplandığını yarsalarda alamayacaklarını bu yüzden bir çeşit fizik tedavi uygulayacaklarını söyledi ve beş günkük terapiye başladık. Yani zamandan mıdır, mekandan mıdır bilmem ama vücutlarımız eski vücutlar gibi değil sanki daha bir hastalıklara açık, daha bir kırılgan olmuş. Benim kibi morluk deyip geçmeyin ve takibini iyi yapın.

Sağlık durumumuzdan kısacık bahsedip asli konumuz olan yemeğe geçelim. Benim için yöresel tatların yeri hep başkadır. O tatları yerinde yemeyi çook isterdim ancak bu pek mümkün olmayacağından cağ kebabı gibi baş döndürücü tatları yerinde ziyaret edebileceğimiz zamanlara bırakıp tarifimizden bahsedeyim. Yine yemeğimizin adresi Cahide arkadaşım. Fasulyeli nohutlu döğme çorbası…benimki biraz koyuca oldu ama siz daha sulu yaparsanız.Tam olarak nereye ait olduğundan bahsetmemiş ama Doğulu olduğunu yazmış. Biz tadını çok beğendik… Et, tahıl, baklagiller ne arasınız var. Yapanlara afiyet olsun deyip tarifi veriyorum:

Yapılışı:

  • 3-4 parça kemikli et (Olmasa da olurmuş)
  • Yarım bardak dövme (yarma)
  • 1 çay bardağı nohut
  • 1 çay bardağı kuru fasulye
  • 1 baş soğan
  • Biraz yağ
  • 1 yemek kaşığından az salça, tuz, karabiber

Yapılışı:

  •  Dövme, fasulye ve nohudu bir gece önceden ıslayın.
  • Ertesi gün sularını süzüp etle birlikte üzerini dört parmak geçecek kadar suyla ocağa koyun pişmeye bırakın.
  • Diğer tarafta soğanı kıyıp yağda kavrun ve salçasını da katıp salçanın kokusu çıkana kadar çevirip pişmeye yakın tencereye ilave edin.
  • Bahartlarında katarak tamamane yumuşayana kadar pişirin. Su miktarını az gelirse kendiniz ayarlayın.