Bir Hafta Servis Dışıyım…

Tüm takipcileri selamlarin en güzeli ile selamliyorum. Sayfamı bir vakitten beri yenileyemiyorum…yatılı misafirim var. Kısa süreli servis dışı olacağım. Ama bu süre bir haftayı geçmeyecek inşallah. Dönüşte nefis bir laz yemeğiyle burada olacağım inşallah.

Selametle kalın…

Porselen Boyama…

Sıcak bir temmuz gününde tüm dostları Allah’ın selamıyla selamlıyorum. Almanya yanlış hatırlamıyorsam en son 4-5 yıl önce bu kadar sıcak bir yaz geçirmişti. Esintinin olmadığı bunaltıcı bir sıcak var. En son bu yaz bütün Alman’lar vantilatör benzeri soğutucularla tanışmış olmalı. Biz vantilatör aldığımızda paket yaptırırken orta yaşlı bir Alman’ın can havliyle vantilatörü nereden aldığımızı sormasından bunu anladık.

 Yazı sıcak geçen Gaziantep gibi bir iklimden gelmeme rağmen, Almanya sıcakta hiiç çekilmiyor. Üstelik serinlemenin pek de fazla yolu yok, istediğiniz kadar pencere açın esintiye hasret kalıyorsunuz. Bu sıcaklarda yemek yapmak iste tam bir işkence. Ne yapmak ne yemek istediğimden, dolapta bana bakan kara gözlü patlıcanları ne yapacağıma dair en ufak bir fikir geliştiremiyorum. En can kurtarıcı yemek kahvaltı benzerleri olduğundan bloğum tarihinde ilk kez taslaksız kaldı. Galiba havalar biraz serinleyene kadar da böyle idare edeceğiz. Biraz tatil resimleri, biraz hobi çalışmaları…

Son dönemde tabak çanak boyamaya merak saldım. Alışveriş yaparken porselen boyalarını görünce, eşimin de ısrarıyla alıp denedim. Çok zevkli bir uğraş. İlk hevesle 3-5 tabak boyadım ama sonraki günler yoğunluğumdan öylece kaldı. Ama boyalarım ve fırçalarım hazır vaziyette geri dönüşümü bekliyor. Aşağıdaki tabakların desen ve boyaması bana ait. Öyle profesyonel değil ama ilk çalışmaların olduğunu düşünürsek idare eder.

Sözde Medeniyetin Gerçek Yüzü. Mutlaka okuyun!

Bir çok kereler benim ve tanıdıklarımın benzerini yaşadığı bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum, zira herkesin kendince birşeyler alabileceği umudundayım.

Dün acilen en yakınımdaki doktora gittim, normal geçen bir muayne sürecinden sonra, belirli ilaçlar yazarak bana nasıl kullanacağımı anlattı sözde medeni doktorum! verdiği ilacı anlatırken ilacın kapsül şeklinde olduğunu sözleyince, gayet kibar bir şekilde alternatifi varsa tablet yazıp yazamayacağını sordum. Nedenini ise kapsullerin genellikle jelatinle kaplandığını , domuz jelatini olabileceği için kullanmak istemediğimi söyledim. Benim sözde medeni doktorumun maskesi o anda düştü ve epeyce yaşlı ve tecrübeli olduğu her halinden belli olan doktorum, (Zaten jelatinin ne olduğunu bilmek için tecrübe veya uzman olmakta gerekmez ) gayet ciddi bir edeyla bana jelatinin ne olduğunu sordu. Ben tekrarla yanlış anlayabileceğini düşünerek kelimeyi tekrar ettim. Oysaki jelatin gibi diger ilaç ve gıda katgıları konusunda küçümsenmeyecek kadarda benim bilgim vardır, dolayısıyla ne demek istediğimi bilerek konuştum.Doktor bana öyle bir şaşkınlıkla bakıyorduki gayri ihtiyari dişlerimi sıkarak gülümsedim. O hala” was ist gelatin” jelatin nedir diye merakla sorusunu yineledi. Hemen sonrasında yasal bilgi alma hakıma büyük bir saygısızlıkla, sesini yükselterek ve tavırlarından anlaşılır bir öfke nöbetiyle bana üretici firmaları sayarak hepsi kapsul diyerek bağırıyordu. Soğukkanlılığımı koruyarak en azından içeriğini okusak dedim belki sığır jelatini olur diye. Doktorum bir hışımla yerine oturdu ve ekranda ilacın içeriğini bana göstererek söylenmeye devam etti. Bakın bundada jelatin yazıyor diye bir kaç ilaç daha gösterdi az önce jelatin nedir diyen sevgili doktorum. Bende eğer altarnatifi yoksa yazmasını rica ettim ve ben sizi anlıyorum lütfen sizde beni anlayın dedim. Ama adamcağız gereksiz kapıldığı öfke krizinden çıkıpta beni anlamak yolunda bir adım atması için önce insanlık ve saygı durağına uğraması gerektiği için bunu bir türlü başaramadı!

Allah aşkına sarımsağı sadece sevmediği için yemeyen insana duyulan saygıyı, bizim kul hakkını her şeyden önde tutan inancımız haketmiyormu? Tekrar gelmem için bir randevu daha verdi benim insan canlısı doktorum, ama acaba siz olsanız tekrar gidecek kadar güven ve istek duyarmıydınız? Şuda varki ben bir vejeterjan olsaydım ve hassasiyetimi dile getirseydim(bazı vejeteryan lar bal dahi hayvansal olduğu için yemiyor.) adım gibi eminimki doktorum aynen şunu söyleyecekti ”ja, ja natürlisch” yani, ”evet evet tabiki”. Bizler ülkemizdeki yabancı vatandaşlara hala bir misafir yaklaşımyla yaklaşılırken, insan haklarına gelince mangalda kül bırakmayan Avrupa insanı, islami farklılıklara böyle tepki gösteriyor.

Aslında bu olay yavaş yavaş sabır bardağımın dolması yüzünden bu kadar kızdırdı beni. İki yıl önce kızımın doğumu sezeryanla olmuştu, 5. gün kan tahlili yaparak beni 38 derece ateşle hastanede yatak olmadığı gerekcesiyle eve gönderdiler. Ben kızımın sevincini yaşarken ağrılarım ve amaliyattan 10 gün geçmesine rağmen benim hala iyileşme sürecine girmemem
arkadaşlarımın bile dikkatini çekmişti. Sebebiyse bir süre sonra anlaşıldı. Amaliyat yerine şöyle bir baktığımda dehşete kapıldım, yaranın her yerini iltehap kaplamıştı. Hemen kadın doktoruma gittim, tekrar kan tahlili yaptı, sadece yarayı temizleyip, antibiyotik vererek eve gönderdi. Eşim bile bu iltehabın kaynağı içerde, doktorun yanılıyor demişti. 39- 40 derece ateşle 3- 5 gün evde yattıktan sonra dahada beteri varmış dedirten bir olay oldu. Elbise değiştirirken benden birşeylerin fışkırdığını fark ettim, abartmıyorum gerçekten yaramdan iltehap akmıyordu fışkırıyordu! Tabiki olduğum yere yığıldım, eşim ambulans çağırdı, ama hastaneden ısrarla yaranın üzerini birşeyle kapatıp gelmemizi istediler. Ancak üçüncü telefonda eşim ayağa kalkamadığıma inandırdıktan sonra ambulans geldi. Hastaneye vardıktan sonra bunuda abartmıyorum tab bir saat servis aradık. Ben sedyede , her tarafım iltehaba batmiş durumda, 2 haftalık olan kızımın altının ıslaklığı sırtına kadar çıkmış, eşimin elinde sepet gibi ordan oraya sürükleniyor. Acil geldiğimiz için hiç kimseye bırakamadık. zaten anne sütü emiyordu. Doktorlar yarayı sıktıkca bu çok iğrenç ama gerçek yüzlerine fışkıran iltehabı siliyorlardı ve karnıma kocaman havlular bastırıyorlardı. İltehabı sivilce sıkar gibi boşalttıktan sonra ayağa kalktığımda inanın yeni doğmuş kadar hafif ve ağrısızdım. Kan sayımında en fazla 6-7 derece olması gereken değerin 179 a çıktığını söylediler. Dikkatinizi çekerim iltehap denilen şeyin normal bir kan sayımında en küçük artışı bile gözlenebiliyor , bunu daha sonraki takiplerimizde öğrendik. Ve ben 38 derece ateşle kan sayımım yapılarak hastaneden bırakıldım, yani hastaneden çıktığım gün kanımdaki değer olduca yüksekti zaten. Ya bilerek bırakıldım yada müthiş bir ihmalle alınan kan tahlil edilmedi! Kadın doktorumu değiştirip bir Türk doktoruna gittiğimde doktorun söylediğine göre, yaranın üzerinin hiç açılmadğı için, ameliyathaneden başka bir yerden mikrop kapmasının imkansız olduğunu öğrendim. Ayrıca doktorlar konuşurken durumun çok tehlikeli olduğunu iltehabın iç organlara yayıldığı takdirde ölümle sonuçlanabileceğini veya rahimin etkilenmesiyle rahimi bile alabileceklerini duyduk. Beni kurtaransa rabbimin lütfuyla yarada dikiş tutmayan bir delik bulunması ve iltehabın içeri değilde buradan dışarı çıkmasıydı.

Türkiyede bu tip olaylar yaşanıyor, birazda vatanımızı yıpratma adına abartılarak duyuruluyor. Tabiki gerçekten art niyetli olmayan yayınları tenzih ediyorum. Ama bir kısım insanlar Avrupayı farklı sanıyor ve öyle gösteriyor. Bazan duyuyorum ”Avrupada böylemi?” ”orada olsa böyle olmazdı.” gibi gerçek payı olmayan sözler. Burada üzeri örtülür açığa çıkmaz, mahkemeye dahi verseniz koca hastanenin karşısında örnekleri olduğu gibi hiç şansınız yoktur. Zaten yabancılardada o cesaret yoktur. Kadın doktorum bile bana olayı irdelemmemin bana hiç bir şey kazandıramayacağı konusunda beni uyarmıştı, unutun ve kimseye anlatmayın tavsiyesinde bulunmuştu. Ben yaşadıklarımı anlattıkça duymaya başladımki bir çok insan bu tür rahatsız edici durumlarla karşılaşıyor. Bu ilk değil ve sonda olmayacak, batı basınında islamiyete karşı başlatılan karalama ve sindirme kampanyası devam ettiği, islamafobi körüklendiği sürece, biz bunları hep yaşayacağız. Bu tip olaylar yüzünden zaten çökmek te olan sağlık sistemine bile güvenim kalmadı. Sözlerimi kimse yanlış anlamasın, ben yüzünü bile avrupaya dönüp yattığı zaman medeni olduğunu sanan insancıklara sesleniyorum: Eğer, medeniyet, insan hakları, inançlara saygı, höşgörü, kültür v.s arıyorsanız uzaklara bakarak gözlerinizi boşuna yormayın. Buların daha fazlası için kendinizden geriye yani kendi köklerinize bakmanız tamamen yeterli
olacaktır!
Peki yokmu bunların içinde insan evladı? Olmaz olurmu, gayet kibar ve saygılı olanlarıda var tabiki, doğumum sırasında acımı paylaşmak için elinden geleni yapan anestezist gibi, oğluma her bayram hediye veren emekli polis memuru gibi. Ama bakan herkesin göreceği gibi son yıllarda bu ve bunun gibi saygısız ve kaba tavırlar arttı malesef.
Avrupada yaşayıpta benzeri olaylar yaşadıysanız lütfen yorum veya e. postayla benimle paylaşın, belki kızgınlığım bir

az hafifler, ”Bir sinek tutup kanatlarını yoluyorum, öyle rahatlıyorumki bana benziyor diye” sözleriyle halini anlatan yıllar önce duyduğum şiirdeki gibi, belki bende rahatlarım!

Aşura Günü

Tüm dostların Aşura günü mübarek olsun…

Aşura, on manasına gelen ”aşr” kelimesinden alınmıştır. Hicri senenin birinci ayı olan Muharrem ayının ononcu gününe: Aşura günü denilmiştir. Cenab-ı Hak, bu mübarek günde on peygamberine on büyük ihsanda bulunmuştur. Şöyleki:

  • 1- Hz. Adem Aleyhisselam’ın tövbesi bugün kabul edilmiştir
  • 2 – Hz. Nuh Aleyhisselam’ın gemisi bu günde, Cudi dağının üzerine, karaya oturmuştur.
  • 3- Hz. İbrahim Aleyhhisselam bu günde dünyaya gelmiştir.
  • 4 -Hz. Yakup Aleyhisselam’ın gözleri Aşura günü tekrar görmeye başladı.
  • 5 -Hz. Yunus Aleyhisselam balığın karnından bu gün kurtulmuştur.
  • 6 -Hz. Yusuf Aleyhisselam kuyudan Aşura günü çıkarılmıştır.
  • 7 -Cenab-ı Hak, Musa Aleyhisselam’a Aşura gününde mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ve askerlerini sulara boğmuştur.
  • 8- Hz. Davud Aleyhisselam’ın tövbesi bugün kabul buyrulmuştur.
  • 9- Hz. İsa Aleyhisselam Aşura günü doğmuş ve o günde de göklere kaldırılmıştır.
  • 10- Peygamberimiz Salllahu Aleyhi ve Sellem’in tasavvur edilebilen gelmiş geçmiş bütün günahları Aşura gününde afv edilmiştir.

Ayrıca, Hz. İdris Aleyhisselam’ın göklere kaldırışının, Hz. Eyyüp Aleyhisselam’ın hastalıktan kurtuluşunun ve Hz. Süleyman Aleyhisselam’a saltanın ihsan edilişinin de Aşura gününde vaki olduğu rivayet edimektedir.

Aşura günüyle birlikte ya ondan bir gün evvel, ya da ondan bir gün sonra olmak üzere iki gün oruç tutmak sünnettir.Sadece Aşura günü oruç tutmak mekruhtur.

Peygamberimiz Sallalahu Aleyhhi ve Sellem: ” Aşura günü, aile efradına yeme içmesini bol yapan kimseye, Cenab’ı Hak sene boyunca rızkını genişletip bollaştırır.” buyurmuşlardır.

Mehmet Talu

Mimlenemiyoruuuum…

Sevgili dostlar, mimleniyorum ama cevap veremiyorum sebebiyse: Eşim mesleğinden dolayı bilgisayar ve özeelikle internetle çok yakından ilgilidir. Ve bazı rahatsız edeci durumlarla karşılaşıldığı düşüncesiyle, ilk sayfa hazırlarken eşime tamamen sanal kalacağım , kişisl bilgilerimi internette kullanmayacağım konusunda söz vermiştim. Verdiğim söz gereği, malsef mimlenmeyi kabul edemiyorum. Sizlerin beni anlayacağını umut ediyorum.
Sevgiler…

Ben Bir Anneyim

Bu okuduğum en son kitap ve en çok etkilendiğim kitaplardan biri. Kitabın yazarı Kadriye hanımı görüp onu tebrik etmeyi çok isterdim. Kadriye hanım otistik bir çocuğun annesi, ama normal bir anne değil. Onun fedakarlığı, sabrı, azmi ve tevekkülü karşısında ona, anne kelimesinin tam karşılığı demek yakışır. Özellikle kitabın bir yerinde normal çocuk büyüten annelerin ona göre çok az sayılabilecek gayretlerinin takdirle karşılandığını, kendisinin yıllarca iğneyle kuyu kazarcasına verdiği mücadelenin, toplum tarafından fark edilmeyişini anlatıyordu. Benim bile okuren en çok canımı yakan onun bu anlatımıydı. 200 küsür sayflık kitabı iki gecede okudum. Bence herkes okumalı ve kendimize sormalıyız, nasıl bir anneyiz biz, ve çocuklarımız için Kadriye hanımın yaptıklarının ne kadarını yapabiliriz?

Resimlerim…

Bu resim tual üzerine ilk sulu boya denemem. Evim deki bir kartposaldadan esinlenerek yaptım.

290

Alttaki resim İnebolu sahillerinde Osmanlı stili bir köy evi. Osmanlı mimarisine ait güzel bir örnek.  Evin asıl rengi boyasız ahşap, ben biraz renklendirmek istedim. Resme hareket kazandıracağını düşündüm.
Elbetteki resimlerimin hepsi bu değil. bazıları arkadaşlarımın bazılarıysa Türkiye’deki ailemin duvarlarını süslüyor. diğer bir kısmını da belki daha sonra sayfama koyarım.

290a