…Gelelim vatandaşımızın iş durumuna:
İşsiz
|
29,4%, |
İşci (Arbeiter)
|
63,9% |
Memur
|
3,6% |
Serbest işci (Selbstständig)
|
3,2% |
Soruya cevap vermeyen
|
4,4% |
|
|
İş konusu pek iç açıcı değil. Vatandaşlarımızın yaklaşık üçde biri işsiz. Tabi genel olarak Almanya´da işsizlik oranı çok yüksek, fakat bu oran en yüksek Türkler arasında. Yani en çok işsiz olan Türkler.Para durumunuda kısaca ele alalım:
Geliri olmayan
|
1,6% |
1250€ dan aşağı geliri olan
|
50,2% |
1250€ ve 2000€ arası geliri olan
|
39,7% |
2000€ ve daha çok geliri olan
|
4,1% |
Tabi iş durumumuzu gözden geçirdikten sonra böyle bir sonuç bekleniyordu. Enteresan olan Almanlar`ın 30,2% 2000€´dan daha çok geliri var. Bu bizim ve Alman`ların arasındaki maddi uçurumu çok iyi gösteriyor.Biraz da eğitim seviyemize göz atmamız gerekiyor. Çünke aile deyince akla tabiki çocuk eğitimide geliyor. Çocuğun doğup büyüdüğü, hayata hazırlandığı, iyi ve kötü istikametlerde şekillendiği yer ailedir. Demek ki aile çocuğun en mühim meselesi olan hayata hazırlanmasında en müessir rolü icra eden müessesedir. Aynı zamanda aile, insanlığın varlığı ve devamı için zaruridir. Aile yapıları sağlam cemiyetler ve toplumlar sıhhatli, aileleri huzurlu, fertleri mes´ud ve bahtiyardır.İlk önce okul seviyemize bakalım:
Okuldan diplomasız çıkan (ohne Abschluss)
|
30,2% |
Sadece Hauptschule diploması ( En Düşük Seviyeli Orta Okul)
|
35,2% |
Hauptschule diploması ve meslek sahibi (Orta Seviyeli Ortaokul)
|
19,6% |
Sadece Realschule diploması
|
1,4% |
Realschule diploması ve meslek sahibi
|
2,2% |
Sadece FHR yada ABİ diploması (Lise Bitirme Diploması)
|
0,5% |
FHR yada ABİ diploması ve meslek sahibi
|
0,6% |
Üniversite diploması
|
1,4% |
Evet bu tabela durumumuzu ve geleceğimizi gösteriyor gibi. Neredeyse her üçüncü vatandaşımızın hiç bir diploması yok. Realschule diploması alamayanlar 85%. Üniversiteye gidipte kazananlar 1,4%.Araştırmaya göre en az üniversiteye gidenler Türkler. Ve, yazık ama gerçek, hiç bir diploma alamayanlar listesinde de başı biz çekiyoruz.Bayern elayetin´de ki öğrencilerimizin gittiği okullar:
Sonderschule ( Öğrenme zorluğu olan çocukların gönderildiği özel okullar. Türk çocuklarının bu okullara gönderek geleceklerini karartmaya çalışan öğretmenlede mevcut.)
|
7,7% |
Hauptschule
|
70,9% |
Realschule
|
13,4% |
Gymnasium
|
7,2% |
Başka okullar
|
0,8% |
|
|
Ekleme: Almanya da ilkokul yıl sürer ve çocuğun seviyesine göre Hauptschule, Realschule veza en yüksek seviye olarak kabul edilen Gymnasium’a devam eder. Üniversiteye geçiş sadece Gymnasium’ dan yapılabilir veya diğer okullardan geçiş için ekleme yapılabilir. Diğer okullarda başarı gösteren çocuklar için yine Gymnasim’a geçiş yapmak mümkün.
Burada da görüldüğü gibi öğrencilerimizin büyük bir çoğunluğu Hauptschule´ye gidiyor. Çok az sayıda gencimiz Gymnasium´a ve Sonderschule´ye gidiyor. İş bulma meselesinde yabancıların durumu zaten kötü olduğu için, bu tabloda müjde verici değil.
Bu verilerin ışığında Avrupa´da Türk aile yapısını çeşitli başlıklar altında inceleyebiliriz:
Çocuk Yetiştirmek:
İstatistiklerde gördüğümüz gibi yetişen gençliğin eğitim seviyesi çok düşük. Bunun farklı nedenleri vardır. Büyüklerimiz Türkiye´de eğitim gördükleri için Avrupa okullarına uyum sağlamakta zorluk çekiyorlar. Anne-babanın eğitimi yüksek olsa dahi çocuğa okulda yeterince yardım edemediği için çocuğun eğitim seviyesi düşük kalıyor.
Dini eğitim:
Dini eğitim konusunda 1. ve 2. neslin arasında büyük farklar var. 1. nesil çocuklarını, yani 2. nesli, hafta sonları Kur´an kurslarına, camilere götürürdü. Yoksa Avrupa´da kaybolup gitme ihtimali var. Fakat 2. nesil zaten Avrupa´da yetiştiği için bu tehlikeyi ya görememiş yada umursamamış, çünkü bu neslin çocukları, yani 3. nesil, camiden ve Kur´an´dan uzak yetişiyor. Yaşadığı ortam bunu yadırgamıyor aksine medeni bir davranış olarak görüyor.
Dil:
Gençlerimiz iki farklı dil ile büyüyor. Tabi ki bir dilin getirdiği kültürel yapıda ister istemez benimseniyor. 1.neslin almanca bilgisi nasıl yetersizse aynı şekilde 3.neslin Türkçe bilgisi yetersiz. Bu nedenle çoğu zaman anlayış ve ifade edebilme farkları ortaya çıkıyor. Bu farklılıklar yüzünden nesil çatışmaları kaçınılmaz oluyor.
Nesil Çatışmaları:
Genelde aile içi kültürel çatışmalar yaşanıyor. Gerek dil olarak gerekse kültür ve anlayış seviyelerinde anne-baba ve çocuk arasında çok büyük farklar var. Çocuklar okulda ve sokakta Avrupa kültürünü öğrenip yaşıyorlar. Evde ise Türk kültürüyle karşılaşıyorlar. Bu nedenle çocuklarda iki farklı kimlik gelişiyor. Bu farklı kimlikler sayesinde hem çocuğun kendisinde, hemde anne-babasıyla çatışmalar oluyor.
Yaşadığımız Avrupa´da gayrimüslimlerin aile yapısıyla bizim milli, dini ve kültürel aile yapımız arasında dağlar kadar fark var desek yeridir…Aramızdaki farkları anlayabilmemiz için işte bir kaç misal:Avrupa´lı nasıl yaşıyor? Yanı başımızda ki Avrupa ailesinin yapısı nasıl?
-
18 yaşına gelen bir Avrupalı genç, ya babasına kira ödemek zorunda, yada kendine başka bir ev bulmalı.
-
Misafirlik anlayışı bu toplumda yoktur. Kimse birbirine „misafirliğe” gitmez.
-
Aile arası irtibatın hiç önemi yoktur.
-
Aile fertli önemli değildir. Bu nedenle çoğu Avrupa dillerinde ve kültürlerinde amca-dayı, teyze-hala, baldız, kayın vs.. vs.. gibi terimler çok azdır. İki üç kelimeyle tüm sülaleyi saymak mümkündür .
-
Tipik bir Avrupa ailesinde çocuklar anne-babalarına isimleriyle hitap ederler.
-
Evlenmenin hiç bir değeri yoktur. Nitekim Almanya´da boşanma oranı 51%.
- Kariyer yapmak çocuk yapmaktan daha önemlidir. Bu nedenle kadın başı çocuk sayısı Almanlar arasında 1,4´e düştü.
Eriyip yok olmamak, maddi-manevi varlığımızı, benlik ve şahsiyetimizi korumak için kendi değerlerimize yeniden sarılmamız gerekiyor. Yani kısacası: Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal.
Bu yazı Cemiş Şahinözün makalesinden alıntıdır.