Cuma Yazıları – Yemeğe Yenilmek

İlk bakışta yemek sayfasıyla çelişen bir yazı gibi görünse de aslında tam yerinde bir yazı olduğunu düşünüyorum. Çeşitli lezzetleri denemenin onları hesapsızca mideye doldurmak olmadığına da dem vurmuş olurum böylece.

Hayırlı cumalar dostalar…

 

Sasani hükümdarlarından Ardşir Babegân, doktoruna:

“Bir günde ne kadar yemek yemeli?” diye sordu. Doktoru:

“Üçyüz gram kadar yeter.” dedi. Babegân:

“Bu kadarcık şey insana ne kuvvet verir ki?” diye bunu az bulunca, doktor şu karşılığı verdi:

” Bu kadarı seni taşır. Bundan fazla olursa sen onu taşırsın.”

Konya'nın Meşhuuuuur Tatlısı Sac Arası

Konya’da bir iftar davetinde yeemiştim sac arasını ve hafızama kazınmıştı adeta. Ev sahibesinin misafirperveliğiyle sınırlarımı aşacaka kadar doşmuştumo gece ve o sırada sac arası sofraya arz-ı endam etmişti. İçimden” Kesinlikle bir lokma bile yediremezler, ben de yiyecek hal kalmadı.” diye geçiriyordum. Ama ev sahibesi teyzenin  ısrarlı ve aynı zamanda bana yedirmeye kararlı  sesiyle kendime geldim. Ve olanlar oldu… Tadına baktığıma bakacağıma pişman olduğum, tok karnına bile çok lezzetli gelen bu şey neydi? Sofradakiler hemen kısa bilgi verdiler – yanılmıyorsam manda kaymağıyla yapılıyor demişlerdi – ve yemem konusunda daha da ısrar ettiler. Benim içimden geçense birisi paket etmeyi teklif etse de şimdi götüremediğim lokmalara sahurda devam etsem düşüncesiydi.:)))

Ondan sonra bir daha tadına bakmak kısmet olmadı. O kadar kaymağı nerden bulacağımdiye  hayal bile etmedim. y Geçen yıl yoğurt ve peynir sektörüne amatör dalışımdan sonra buzlukta kaymak birikmeye başlayınca da ilk fırsatta sac arasını denedim. Eşim ve oğlum mırıltılar içinde yediler ve benim yaptığıma adeta inanamadılar.

Kaymak bulma konusunda sıkıntınız yoksa mutlaka bir defa bile olsa bu harika tatlıyı deneyin.

Tarifimi aynı zamanda Porselen Demlik etkinliğinin ev sahibesi  Nur arkadaşıma gönderiyor kolaylıklar diliyorum.

Bild 1801

 Bild 1846

Hamuru icin malzemeler:

  • 2 yumurta
  •  çay baradağı  sıvıyağ
  • 1 çay bardagı ılık su
  • Alacak kadar un

Içine sürmek için 650- 700 gr. kaymak ve üzerine serpmek için pudra şekeri. Eger serbet dökülecekse bildiğiniz usul şerbet hazırlayıp dökün ki, ben hiç şerbetli denemedim.

Yapılışı:

  • Un, yağ, yumurta  ve suyla  hamuru hazırlanır ve 15 dak. dinlendirin.
  • Hamur iki bezeye bölünür.
  • Birinci beze mümkün oldugu kadar ince baklavalık yufka gibi açın.
  • Kenarlarda kalın yerleri kalırsa oraları keserek ayrın ve yufkayı oklavaya sarın veya bir bez üzerine açarak bırakın.
  • ikinci yufkayıda aynı şekilde incecik açın.
  •  İkinci yufka ilk yufkanın büyüklüğüne gelince kaymağın yarısını yufkanın üzerine elinizle güzelce yayın.
  • Kaymağın üzerine ilk açilan yufkayı serin ve kalan kaymagı da bu yufkanın üzerine sürün. İki katllı ve üzerlerine kaymak sürülmüş tek bir yufka gibi oluyorlar.
  • Yufkaları bir ucundan başalayarak sarın, oldukca uzun bir sarmanız olacak.
  • Bu sarmayı keskin bir bıçakla dört parmak kalınlığında kesin ve yağlanmış tepsiye birbirlerine değecek şekilde yerleştirin. Birinin kesilen tarafı diğerinin yan tarafına gelsin.
  • Üzerine biraz tereyeğı veya benim gibi kalan kaymağı yahut hiç birşey sürmeden  önceden ısıtılan 185 derece de pişirin.
  • Ilınan sac arasının üzerine pudra şekeri serperek servis yapın.  Şerbetli denemediğim için nasıl oluyor bilmiyorum.

Afiyet olsun…

Cuma Yazıları – Malın Nerede?

Cuma mümin için bir fırsattır, bayramdır, ibadetlerın sevaplarının katlandığı, musafahaların sıklaştığı, cuma namazından sonra el ele tutuşan mümininlerin gözlerinden birbirlerinin kalbine muhabbet aktığı bir kutlu zamandır.

Tüm dostların Cuması mübarek olsun…

 

Hasan el-Basrî, “Ben ölümden korkuyor ve onu sevmiyorum” diyen birine şu cevabı vermiştir:

   “Malını geride bıraktığın için ölümü sevmiyorsun. Eğer malını ileriye (ahirete) gönderseydin, peşinden gitmek isteyecektin.”

Empanada

Empanadayı gördüğümde bizim poğaça gibi bir şey diye düşünmüştüm. Zaten hafife aldığım tarifler beni hep yanıltır. Bu da öyle oldu… İç dolgusundaki malzemelerin çeşitliliği ve hamurun içerdiği yağ miktarından kıtır kıtır ağızda dağılan harika bir yemek oldu. Belki benim gibi düşünerek bu iç dolgusuna bir de yağlı hamur ne kadar ağır olur diye de düşünebilirsiniz ama yanılırsınız.

Gerçekten çok lezzetli ve yedikçe yemek istediğim bir tadı vardı. Gerçi biz hanımlar ne yesek yedikçe yemek istiyoruz, o da başka bir konu.:)  Ama “Ucundan accık yerim.” diye kendinizi kandırıp denemenizi tavsiye ederim. Nasılsa azla yetinemeyeceksiniz ama yapana kadar kandırın işte kendinizi.:))))

Ekleme: Empanada nın vatanı olarak tek bir yer söylemek zor. Kökeninin Arjantin – hatta ismini  Arjantin’in Salta şehrinden alır-  olduğu tahmin edilse de, özellikle Güney Amerika, Meksika, Porto Riko,İspanya ve Filipinler’de içi doldurularak yapılan bir börek türü olarak yaygın olarak tüketilir. Ancak yapıldığı yerlerde iç malzemesinde farklılıklar gösterir. Benim yaptığım sanıyorum ki, Arjantin Emanadası

ert jpg

Hamur malzemeleri:

  • 350 gr. un
  • 1,5 tatlı kaşığı tuz
  • 100 gr. tereyağı
  • 1 tane yumurta
  • 1/3 bardak su (250 gramılık)
  • 2 kaşık sirke

İç malzemesi:

  • 100 gr. kıyma
  • 2 kaşık zeytinyağı
  • 2 tane yemeklik doğranmış kuru soğan
  • 3 diş sarımsak
  • 1 dolmalık biber
  • 1 tane defne yaprağı ( Ben koymadım.)
  • 2 orta boy patates
  • Kekik ve tuz (Kekik de sevmediğim için kullanmadım.)
  • 3 dilim sucuk ( Yorum yazan hemen herkes sucuk meselsini sorunca fark ettim ki, sucuk yazmayı unutmuşum.:))

Üzerine sürmek için suyla çırpılmış 1 yumurta

Yapılışı:

  • Minik minik doğranmış sucukları bir tavada şöyle bir çevirip bir kenara alın.
  • Sucuğu tavadan aldıktan sonra kıymayı  rengi değişene kadar hafifçe kavurun ve onu da bir kenara alın.
  • Aynı tavaya zeytinyağıyla soğanları koyup, soğanlar yumuşayana kadar kavurun.
  • Minik küpler halinde doğranmış biber, sarımsak ve tuzu (Kekik ve defne yaprağı kullanacaksanız bu aşamada onları da katın.) tavaya ekleyerek kavurmaya devam edin.
  • Biberler pişince minik küpler olarak kesilen patatesleri de katarak patatesler hafif diri kalacak şekilde pişirin.
  • Sucuğu ekleyin ve defne yaprağını çıkarıp soğumaya bırakın.
  • Hamur için verilen malzemelerle orta yumuşaklıkta bir hamur yoğurun ve 12 bezeye ayırın.
  • Fırını 200° de ısıtın.
  • Bezeleri 12 cm. çapında açın ve soğumuş olan harçtan bir tarafına koyun.
  • Hamurun boş tarafını dolu tarafın üzerine katlayıp kenarlarını kıvırarak kapatın.
  • Diğer bezeleri de aynı şekilde hazırlayıp yağlı tepsiye altı tanesini dizip suyla çırpılan yumurtayı üzerilerine sürün.
  • Her tepsiyi 25 er dakika veya iyice kızarana kadar pişirin.

Afiyet olsun…

Cuma Yazıları – Allah Kullarını Biz Farketmesek de Korur / Biraz İrice Kayseri Mantısı…:))

Cumaya değer veren herkesin cuması mübarek olsun…

   Zünnu-i Mısri’nin şöyle dediği rivayet edilmiştir :

 Bir gün elbiselerimi yıkamak için Nil nehrinin kenarına gitmiştim. Nehrin kenarında dururken, bir de baktım ki, görülmemiş şekilde büyük bir akrep bana doğru geliyor. Çok korkmuştum. Beni onun şerrinden koruması için Cenab-ı Hak’ka sığındım. Akrep nehre geldiğinde, sudan büyük bir kurbağa çıkıp akrebe doğru geldi. Akrep kurbağanın sırtına binip suyun üzerinde yüzüp gittiler. Bu bana çok şaşırtıcı gelmişti. Ben de onların nehrin kenarında takip ettim. Nehrin karşı yakasına geçtiklerinde, akrep kurbağayı bırakıp dalları büyük, gölgesi çok olan bir ağacın yanına gitti.

 Bir de baktım ki, ağacın altında Allah’a asi bir genç mışıl mışıl uyuyor. Kendi kendime: “La ha’vle vela kuvvete illa billah. Bu akrep nehrin ötesinden buraya kadar, bu genci sokmak için geldi” dedim ve içimden, akrep gence yaklaştığı zaman hemen akrebi öldürmeye karar verdim. Akrebe yakın bir yerde durdum. Bir de baktım ki karşıdan büyük bir yılan, genci öldürmek için, gence doğru geliyor. Bu sırada akrep yılanın üzerine hücum etti ve başını sokmaya başladı. Akrep yılanın ölmesine kadar başını sokmaya devam etti. Yılan öldükten sonra akrep nehre döndü. Kurbağa da onu orada bekliyordu. Akrep tekrar kurbağaya binip nehrin öte yanına geçti. Ben de arkalarında bakakaldım.

Sonra gencin yanına geldim, o hala uyuyordu, akabinde baş ucunda kendi kendime şöyle dedim :

– Ey uyuyan genç; Allah seni, sen fark etmesen de karanlığın içindeki her türlü kötülükten korur. Sen uyusan bile Allah uyumaz. O kullarına çok merhametlidir. dedim.

Genç benim bu sözlerim üzerine uyandı ve başından geçen olayları kendisine anlattım. Genç hemen tövbe etti. Bütün yapmış olduğu kötü davranışlarından vazgeçip, iyilerden oldu ve ölünceye kadar hayatı böyle devam etti. Allah ona rahmet etsin.                           

   Tarifim Kayseri mantısı ama boyutlarına bakarak hormonlu, vs. yakıştırmalar da yapabilirsiniz, anlayışla karşılarım.:) Bir kaşığa kırk mantı sığmalı diye çok duymuşumdur, ancak  henüz bu cesareti gösterebilmiş değilim. Antep yuvalamasında da ne kadar küçük olursa o kadar makbuldür ve bir çok yakınımda mercimekten büyükçe yuvalamalar görürdüm. Annem de benim gibi düşünmüş olmalı ki, onun yuvalamaları da orta büyüklükte olur, küçük yuvarlayanlar furyasından uzak dururdu.:)

    Mantı da bu tarifteki gibi domates, yeşilbiber kullanıldığını hiç duymamıştım ama alışıldığın dışında hoş bir tadı vardı. Gerçi herhalde ortak fikir olarak “Mantı olsun da, çamurdan olmadıkça bayılırım.” diye düşünüyor olmalıyız.:)) Sonuç da hamur, et, yoğurt gibi mutfak kültürümüzün ana  malzemeler ile yapılıyor. Sevmeyen yok gibidir…

   Konuyu ne çok dağıtıyorum son zamanlarda. Siz tarife okumadan sayfayı değiştirmeden ben sizi aşağıya yönlendireyim…

manti

Malzemeler:

  • 1.5 bardak un
  • 1 çay kaşığı tuz
  • 1 yumurta
  • Yeterince su

Sosu için:

  • 1 kaşık tereyağı
  • 2 sivri biber
  • 2 domates
  • 1/2 kaşık biber ve aynı ölçü domates salçası
  • tuz, karabiber

İç dolgusu:

  • 150 gr. kıyma
  • 1 tane kuru soğan
  • Bir miktar maydanoz
  • Karabiber, tuz, pul biber

Üzeri için sarımsaklı yoğurt

Yapılışı:

  • Hamur malzemeleriyle sert bir hamur yoğurulur.
  • Kuru soğan çok küçük olacak şekilde kıyılır ve yine ince kıyılmış maydanoz, kıyma ve baharatlar karıştırılarak harç hazırlanır.
  • Hamur unlu bir zeminde yarım cm. inceliğinde açılır ve bilindik usulle kesilerek kıymanın konacağı kareler hazırlanır.
  • Hamurların üzerine nohut büyüklüğünde harç konarak dört köşesi ortada birleştirilerek hazırlanan mantılar unlu bir tepside biriktirilir.
  • Tamamlanan mantılar tuzlu suda haşlanır. Piştiğini anlamak için bir tane mantıyı bir tabağa bir karış yükseklikten atın ve mantı top gibi zıplıyorsa bu piştiğini gösterir. Tabi tadına bakarak da anlayabilirsiniz.
  • Sos için domatesler küp biberler incecik kıyılır.
  • Tereyağı tavada eritilerek önce bir süre biberler sonrada domatesler kavrulur.
  • En son salça eklenerek kısık ateşte bir süre daha kavrulur.
  • Haşlanıp soğuk sudan geçirilen veya geçirilmeyen mantılar sosla karıştırılıp servis tabaklarına konur.
  • Sarımsaklı yoğurtla servis edilir.

Yorumsuz Bir Cuma Yazısı…

…Gelelim vatandaşımızın iş durumuna:

İşsiz 

29,4%, İşci (Arbeiter) 

63,9% Memur 

3,6%
Serbest işci (Selbstständig) 

3,2% Soruya cevap vermeyen 

4,4%    

İş konusu pek iç açıcı değil. Vatandaşlarımızın yaklaşık üçde biri işsiz. Tabi genel olarak Almanya´da işsizlik oranı çok yüksek, fakat bu oran en yüksek Türkler arasında. Yani en çok işsiz olan Türkler.Para durumunuda kısaca ele alalım:

Geliri olmayan 

1,6% 1250€ dan aşağı geliri olan 

50,2%
1250€ ve 2000€ arası geliri olan 

39,7% 2000€ ve daha çok geliri olan 

4,1%

Tabi iş durumumuzu gözden geçirdikten sonra böyle bir sonuç bekleniyordu. Enteresan olan Almanlar`ın 30,2% 2000€´dan daha çok geliri var. Bu bizim ve Alman`ların arasındaki maddi uçurumu çok iyi gösteriyor.Biraz da eğitim seviyemize göz atmamız gerekiyor. Çünke aile deyince akla tabiki çocuk eğitimide geliyor. Çocuğun doğup büyüdüğü, hayata hazırlandığı, iyi ve kötü istikametlerde şekillendiği yer ailedir. Demek ki aile çocuğun en mühim meselesi olan hayata hazırlanmasında en müessir rolü icra eden müessesedir. Aynı zamanda aile, insanlığın varlığı ve devamı için zaruridir. Aile yapıları sağlam cemiyetler ve toplumlar sıhhatli, aileleri huzurlu, fertleri mes´ud ve bahtiyardır.İlk önce okul seviyemize bakalım:

Okuldan diplomasız çıkan (ohne Abschluss) 

30,2%
Sadece Hauptschule diploması ( En Düşük Seviyeli Orta Okul) 

35,2%
Hauptschule diploması ve meslek sahibi (Orta Seviyeli Ortaokul) 

19,6%
Sadece Realschule diploması 

1,4%
Realschule diploması ve meslek sahibi 

2,2%
Sadece FHR yada ABİ diploması (Lise Bitirme Diploması) 

0,5%
FHR yada ABİ diploması ve meslek sahibi 

0,6%
Üniversite diploması 

1,4%

Evet bu tabela durumumuzu ve geleceğimizi gösteriyor gibi. Neredeyse her üçüncü vatandaşımızın hiç bir diploması yok. Realschule diploması alamayanlar 85%. Üniversiteye gidipte kazananlar 1,4%.Araştırmaya göre en az üniversiteye gidenler Türkler. Ve, yazık ama gerçek, hiç bir diploma alamayanlar listesinde de başı biz çekiyoruz.Bayern elayetin´de ki öğrencilerimizin gittiği okullar:

Sonderschule ( Öğrenme zorluğu olan çocukların gönderildiği özel okullar. Türk çocuklarının bu okullara gönderek geleceklerini karartmaya çalışan öğretmenlede mevcut.) 

7,7% Hauptschule 

70,9% Realschule 

13,4%
Gymnasium 

7,2% Başka okullar 

0,8%      

Ekleme: Almanya da ilkokul yıl sürer ve çocuğun seviyesine göre Hauptschule, Realschule veza en yüksek seviye olarak kabul edilen Gymnasium’a devam eder. Üniversiteye geçiş sadece Gymnasium’ dan yapılabilir veya diğer okullardan geçiş için ekleme yapılabilir. Diğer okullarda başarı gösteren çocuklar için yine Gymnasim’a geçiş yapmak mümkün. 

Burada da görüldüğü gibi öğrencilerimizin büyük bir çoğunluğu Hauptschule´ye gidiyor. Çok az sayıda gencimiz Gymnasium´a ve Sonderschule´ye gidiyor. İş bulma meselesinde yabancıların durumu zaten kötü olduğu için, bu tabloda müjde verici değil.

Bu verilerin ışığında Avrupa´da Türk aile yapısını çeşitli başlıklar altında inceleyebiliriz:

Çocuk Yetiştirmek:

İstatistiklerde gördüğümüz gibi yetişen gençliğin eğitim seviyesi çok düşük. Bunun farklı nedenleri vardır. Büyüklerimiz Türkiye´de eğitim gördükleri için Avrupa okullarına uyum sağlamakta zorluk çekiyorlar. Anne-babanın eğitimi yüksek olsa dahi çocuğa okulda yeterince yardım edemediği için çocuğun eğitim seviyesi düşük kalıyor.

Dini eğitim:

Dini eğitim konusunda 1. ve 2. neslin arasında büyük farklar var. 1. nesil çocuklarını, yani 2. nesli, hafta sonları Kur´an kurslarına, camilere götürürdü. Yoksa Avrupa´da kaybolup gitme ihtimali var. Fakat 2. nesil zaten Avrupa´da yetiştiği için bu tehlikeyi ya görememiş yada umursamamış, çünkü bu neslin çocukları, yani 3. nesil, camiden ve Kur´an´dan uzak yetişiyor. Yaşadığı ortam bunu yadırgamıyor aksine medeni bir davranış olarak görüyor.

Dil:

Gençlerimiz iki farklı dil ile büyüyor. Tabi ki bir dilin getirdiği kültürel yapıda ister istemez benimseniyor. 1.neslin almanca bilgisi nasıl yetersizse aynı şekilde 3.neslin Türkçe bilgisi yetersiz. Bu nedenle çoğu zaman anlayış ve ifade edebilme farkları ortaya çıkıyor. Bu farklılıklar yüzünden nesil çatışmaları kaçınılmaz oluyor.

Nesil Çatışmaları:

Genelde aile içi kültürel çatışmalar yaşanıyor. Gerek dil olarak gerekse kültür ve anlayış seviyelerinde anne-baba ve çocuk arasında çok büyük farklar var. Çocuklar okulda ve sokakta Avrupa kültürünü öğrenip yaşıyorlar. Evde ise Türk kültürüyle karşılaşıyorlar. Bu nedenle çocuklarda iki farklı kimlik gelişiyor. Bu farklı kimlikler sayesinde hem çocuğun kendisinde, hemde anne-babasıyla çatışmalar oluyor.

Yaşadığımız Avrupa´da gayrimüslimlerin aile yapısıyla bizim milli, dini ve kültürel aile yapımız arasında dağlar kadar fark var desek yeridir…Aramızdaki farkları anlayabilmemiz için işte bir kaç misal:Avrupa´lı nasıl yaşıyor? Yanı başımızda ki Avrupa ailesinin yapısı nasıl?

  • 18 yaşına gelen bir Avrupalı genç, ya babasına kira ödemek zorunda, yada kendine başka bir ev bulmalı.

  • Misafirlik anlayışı bu toplumda yoktur. Kimse birbirine „misafirliğe” gitmez.

  • Aile arası irtibatın hiç önemi yoktur.

  • Aile fertli önemli değildir. Bu nedenle çoğu Avrupa dillerinde ve kültürlerinde amca-dayı, teyze-hala, baldız, kayın vs.. vs.. gibi terimler çok azdır. İki üç kelimeyle tüm sülaleyi saymak mümkündür .

  • Tipik bir Avrupa ailesinde çocuklar anne-babalarına isimleriyle hitap ederler.

  • Evlenmenin hiç bir değeri yoktur. Nitekim Almanya´da boşanma oranı 51%.

  • Kariyer yapmak çocuk yapmaktan daha önemlidir. Bu nedenle kadın başı çocuk sayısı Almanlar arasında 1,4´e düştü.

Eriyip yok olmamak, maddi-manevi varlığımızı, benlik ve şahsiyetimizi korumak için kendi değerlerimize yeniden sarılmamız gerekiyor. Yani kısacası: Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal.

Bu yazı Cemiş Şahinözün makalesinden alıntıdır.

Çikolata Soslu Kolay Pasta

 Bütün yazı canımız tatlı istedikçe dondurmayla geçirdik, ama artık tatlılara hayır diyemeyeceğiz. Aylardır Bayramda yaptığım dört tepsi tatlı ve baklava hariç hiç tatlı yapmadım. Tabi bu baklavaların resimlerini sizinle paylaşmadım, çünkü o kadar maharetli, anneden öğrenme baklava yapan arkadaş varken, benim gibi Antepli olup da  hayatınca baklavanın yapılışını tv. gören birinin baklavalarının resmi çekilmez diye düşündüm:) . Gerçi acemiliğime rağmen yiyenler çok beğendi ama…

   Konumuz tatlı anlaşıldığı üzere…:))  Ama nasıl yapsam da sözü resimdeki pastaya getirsem?..  Basit ama lezzetli bir pasta.  Sıradan, bililindik, alışıldık bir pasta da diyebiliriz ama benim en sevdiklerimden… Kakaolu kek, muz, puding ve çikolata sosunu aynı kap da karıştırıp kaşıkla yesem de olurdu aslında, ama görenlerin tepkilerini hesap ederek malzemeleri sırayla dizmek daha akılcı olur diye düşündüm. yine de  bir gün bu hayalimi gerçekleştireceğim inşallah.:) Pastanın malzemelerini karıştırıp kaşıklamak… Sanırım en çok kızımın hoşuna gider. kolay yiyebileceği için.:)

Bild 1542

Kek malzemesi:

  • 2 tane yumurta
  • 1,5 bardak un
  • 1 badaktan bir parmak eksik şeker
  • 1/2 bardak süt
  • 1/2 bardak sıvıyağ
  • 1 vanilya
  • 1 tatlı kaşığı kabartma tozu
  • 2 kaşık kako

Arasına koymak için.

  • 1 kutu süt kreması ( schlag sahne)
  • 1 vanilya
  • 1 paket hazır veya toz vanilyalı puding
  • İsteğe göre muz, ama kullanmasanız da olur.

Üzeri için hazır satılan – içeriğinde zararlı katkı maddelerinden olmadığı üreticisine sorulmuş – çikolata soslarından kullandım.

Yapılışı:

  • Toz pudingi paketin üzerindeki talimatlara göre pişirdim ve soğumaya bıraktım.
  • Kremayı   vanilyayla çırpıp buzdolabına koydum.
  • Kek malzemeleriyle bildiğiniz usul bir kek hamuru hazırladım. (Sadece yumurta ve şekeri 3-5 dakika mikserle çırptım.)
  • Keki kelepçeli kalıba döküp 180 de pişirdim.
  • Fırından çıkan kek soğuyunca temiz bir ip yardımıyla tam ortasından yatay olarak ikiye kestim.
  • Soğuyan puding ve kremayı yavaşça karıştırıp kek tabanın üzerine dikkatlice yaydım.
  • Artan kremayı çocuklarla birlikte afiyetle yedim.
  • Kekin üst katını puding karışımının üzerine yine dikkatlice yerleştirdim.
  • Buzdolabına koydum ve servis öncesi çikolata sosunu üzerine döküp servis saptım.

Cuma Yazıları – Alimin İnfakı / Tereyağlı Bazlama

     Bakkallıkla meşgul olan alim bir zat, sadaka ve zekatı fakirlerin yalnız fisebilillah (Allah yolunda olanlarına) verirdi.
Kendisine “Bütün fakirlere infak etsen daha iyi olmaz mi?” dediler.   “Bunlar, yalnız Allah yolunda çalışıyorlar. Muhtaç kalırlarsa himmet ve gayretleri sarsılır. Benim için bunlardan bir tanesin ihtiyacını temin edip onu Allah için çalışmaya sevk etmek, düşünceleri, hedefleri dünyalık (menfaat) olan kişilere bin dirhem vermekten daha sevimlidir.” dedi.

   Bu cevabı Cüneyd-i Bağdadi’ye (k.s.) anlattılar. O da çok beğendi ve

“İşte bu zat Allah’u Teala’nın velilerinde biridir. Uzun zamandır böyle güzel bir siz duymadım.” dedi.

   Bu zat, daha sonra iflas etti ve bir daha ticaretle meşgul olmak istemedi. Bunu haber alan Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri kendisine sermaye gönderip; ticarete devam etmesini tavsiye etti ve “Ticaretin senin gidilere zararı yoktur.” buyurdu.

Tereyağlı Bazlama                                           

 Ekmek deyince insanın aklına ne çok ekmek çeşidi geliyor. Sacda pişenler, fırında pişenler, tandırda pişenler, hatta tavada, tencerede pişenler… Hepsi birbirinden lezzetli ve şu daha güzel demekte zorlanacağımız tatlar. Kültürümüzde zaten ekmeğin yeri özel ve vazgeçilmez.

 Uzun zamandır ekmeği ev de yapığımdan sanırım bahsetmişimdir. Genellikle sacda pişenler kolay olması açısından tercihim. Her yemeğin yanına yakışıyor, hatta yemek olmasa bile aksam ne pişirsem kaygısından beni kurtarıyor. Her gün biraz daha işin inceliklerine vakıf olabildiğimi görmek ayrı bir keyif. Hatta artık yufka açarken bile eskisi kadar zorlanmadan kolayca açabiliyorum. ) Birçoğunuz için bu zaten çok basit olmalı ama benim gibi sonradan öğrenenler için kolay yufka açmak ayrı bir mutluluk.

  Tarifim basit ama bilmeyenlerin zorlanmadan deneyebileceği lezzetli mi lezzetli bir ekmek. Yanında yemek yerine kahvaltılık tercih edin ve sıcak çayla güzel bir öğün hazırlayın.

 

Malzeme:

  • 5oo gr. un
  • 1 yemek kaşığı tereyağ
  • Bir paket yaş maya
  • Tuz, su

Yapılışı:

  • Tüm malzemeler karıştırılıp yoğurulur ve mayalanmaya bırakılır.
  • Mayalanan hamurdan yumurta büyüklüğünde bezeler hazırlanır.
  • Bezeler merdaneyle tatlı tabağı büyüklüğünde açılır. Bu aşamada isterseniz ve vaktiniz varsa ikinci mayalanmaya bırakmak için hazırladığınız açmaları bir örtü üzerine dizin ve üzerini kapatıp bir saat kadar bekletin. Sonuç daha güzel olacaktır.)
  • Açılan yufkalar kızgın sac veya teflon tavaya atılır ve fazla bekletmeden hemen tersi çevrilip sıcak yüzeye tereyağı sürülür.
  • Tereyağı sürülen taraf tekrar alt üst edilerek diğer tarafa da tereyağı sürülür ve iki taraf da pişirilir.

Dikkat edin tava veya sacınız çok fazla kızgın olmasın.

Bu ekmeklerin özelliği tereyağıyla kızarmasından dolayı mis gibi bir koku ve tada sahip olmaları.