Dün gece Avrupa’ya yönelik yayın yapan bir televizyon kanalında, Avrupa’da yaşayan Türk’lerin dil problemi anlatılıyordu. Hemen aklınıza yabancı diller ile ilgili problemler gelmesin, Avrup’alı Türk’ler ana dilini konuşamıyor! Burada yaşayanlar bu yazımı garipsemez ama Türkiye’den okuyanlar oldukça şaşıracaklardır. Ben Almanya’da yaşadığım için burayı örnek vereceğim, ancak bu durumun burayla sınırlı olduğunu sanmayın.
İlk gelen nesiller burada dünyaya gelen çocuklarına Türkçeyi öğretmek adına hiç bir çaba sarf etmemişler. Evde konuşulduğu kadarıyla, çocuk anne ve babasının Türkçe’sini öğrenmiş. Çoğu ailede, bu saf Türkçe de olmamış. Okumak oldukça az olduğu ve genellikle Almanca öğrenebilme kaygısı taşındığı için, ana dil hep geri plana atılmış. Devamındaysa kendini kendi dilinde ifade etmekten, karşısındakinin Türkçe konuşmasını anlamaktan aciz nesiller ortaya çıkmış. Kullandıkları kelimeleri ailelerinden duydukları gibi söylüyor bu gençler. Yani konuşacağı kelimenin yazıya dökülmüş şeklini görmemiş, bilmiyor! Kulaktan dolma bir Tükçe. Mesela: Hurmaya furma, misafire safir, yıpranmaya hıpranmak gibi. Bunlar sadece benim duyduklarım, gerisini siz düşünün. Yabancı bir dil öğrenmedeki ana kuralın, kendi diline vakıf olmaktan geçtiği bilinmeden, sadece Almancaya ağırlık verilmiş. Sonuç olarak ta öğrendikleri sokak Almanca’sını geçememiş. Ve ondan da daha kötü bir Türkçe! Yolda yürürken yanımdan geçen Türk gençlerinin konuşmaları gelecek adına yüzümü kızartıyor. Türkçedeki en çirkin sözler nedense bu gençlerin ağzında. Bir genç kıza yakışmayacak kabalıkta savrulan küfürler!
Daha acı olansa, bu durumdan bu gençlerin ve ailelerin haberi bile yok. Yani bu bozuk konuşmaları fark dahi etmiyorlar! O kadar kanıksanmış ki, kimse bir diğerini yadırgamıyor, düzeltmek yolunda adım atmıyor. Yazık bu gençlere, yazık onları büyütmekten öteye geçememiş ailelerine. Alman toplumundaki kalitemizi düşürmenin yanı sıra kendi kültürümüzü de yozlaştırıyorlar. Sadece Avrupa topraklarında bile yaşamayı sınıf atlamak sanıyorlar maalesef! Ve onlar için gerisi hikaye…
Oğlumun Türkçe öğretmeniyle yaptığım konuşmalarda bu gençleri eğitmek için gösterdiği çabayı anlatıyordu. Ama aldığı karşılık insanın yüreğini burkuyor. Kimi aileler bu derslere bile göndermiyor çocuklarını. Dilini kaybeden bir nesil kendini yaşatamaz. Eninde sonunda bu toplumun içinde eriyip kaybolacaktır. Sesimi duyurabilsem buradan, asıl olan Avrup’alı olmak değil, özündeki insan olmak, onu yetiştirmek, eğitmek, hayattaki değerlerine sahip çıkmaktır diyeceğim ama…
Türkiye’nin dışında yaşayan ve çocuklarına güzel dilimizi en güzel bir şekilde öğreten tüm aileleri kutluyorum. Öyleleri de var çünkü.